Nezihe Muhiddin eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Evde aldığı özel eğitim ve ailesinin sosyal sorunlara bakış açısı, genç yaşta Muhiddin’in düşüncelerini şekillendirdi.
Ailesi gibi sosyal konulara duyarlı bir birey olarak yetiştirildi. Gençliğinden itibaren “kadın konusu” üzerine birçok makale yazdı. Arapça, Almanca, Farsça ve Fransızca gibi birçok dili biliyordu. Yabancı dil bilgisi yurtdışındaki kadın hakları savunucuları ile iletişim kurmasını kolaylaştırdı. Yaşamı boyunca 20 kitap, 300 oyun ve hikaye yazdı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce yazdığı bazı eserlerden daha fazla. Bu çalışmaların çoğu kadın sorunları ile ilgiliydi. Dergi ve gazetelerde yazdığı yazıların sınırı yoktu.
Osmanlı Devleti’nde Türk Kadınları Koruma Derneği ve Donanma Derneği Kadın Şubesi’nin kurucularındandır. Ancak zihnindeki temel sorun, sosyal alandaki kadınların düşük statüsüydü.
15 Haziran 1923’te daha da iyi ilan edilen Halk Cumhuriyeti’ni kuran Kadın Partisi, Türkiye’deki siyasi partinin ilk kadın lideri oldu. Ama Nezihe Muhiddin’in çok önemli bir sorunu vardı …
Kadınlar hala seçme ve seçilme hakkı ona sahip bile değildi. Bu nedenle Muhiddin’in parti kurması uzun süre ülke gündemini meşgul etti. Maalesef İçişleri Bakanlığı yasal nedenlerle bu partinin kurulmasına izin vermedi. Kadınlar siyasi sahneye girmeden önce 1930’a kadar beklemek zorunda kaldı. Yine de Nezihe Muhiddin pes etmedi ve siyasi partisini bir kadın derneği olan Türk Kadınlar Birliği’ne dönüştürdü. Ne de olsa, kanunlar kadınların dernek kurmasına engel değil.
1925 yılında “Kadın Yolu” dergisini kurarak kadınlara ulaşmaya çalıştı. Bu dergi, siyasetten sanata, dünyada kadın hakları mücadelesinden felsefeye kadar pek çok konuyu ele aldı.
Muhiddin, dergilerde yayınlanan makaleler ile kamuoyu yaratabileceğini biliyordu. Bu nedenle birden fazla derginin kurucusu oldu veya yazılarını farklı yayınlara gönderdi. Aslında kadın hakları, aktif mücadelesinde her zamankinden daha fazla ülkenin gündemindeydi.
Nezihe Muhiddin, 20. yüzyılda gündeme gelen “Cinsiyet” kavramını biliyordu. Ona göre kadının düşük sosyal statüsü biyolojik özelliklerden değil, sosyal yapılardan kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle kadınları “erkek egemenliğinden” kurtarmak onun yaşam amacı olmuştu. Muhiddin’in savaşı her zaman hoş karşılanmadı. Dönemin entelektüelleri, özellikle karikatüristler, köşe yazarları ve bazı politikacılar, Muhiddin’in mücadelesine her zaman küçümsendi.
Gazeteci: Kadınlar Birliği ne olacak?
N. Madam: Güzel! …
Gazeteci: Evet, burası yok .. Bana ne olduğunu anlatır mısınız?
1927’de Nezihe Muhiddin birçok entelektüelin hedef tahtasına yerleşti. Aynı yıl Nezihe Muhiddin yolsuzlukla suçlanarak Türk Kadınlar Birliği’nden ihraç edildi.
1929 yılında çıkarılan “Af Kanunu” ile hakkındaki iddialar düşürülse de 1930’lardan sonra bir kızgınlık dönemi yaşamaya başladı.
Aslında Nezihe Muhiddin kadın haklarını kazanmanın bedelini ödüyordu. Ama gelecekte onun fikirlerini benimseyen birçok kadın, hem Muhiddin’i anılarını yaşatacak hem de Türkiye’de kadının kurtuluşu için savaşmaya devam edecek …
Kaynak: Yaprak Zihnioğlu, Kadınsız Devrim, Metis Yayınları, İstanbul, 2016.
Görsel kaynak: Nezihe Muhiddin’in ilk portresi: https://m.bianet.org/bianet/tarih/205256-resmi-tarihin-yok-saydigi-bir-kadin-nezihe-muhiddin
Diğer tüm görüntüler dönemin gazete, dergi ve kitaplarından elde edildi.
Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.
Kaynak: listelist