in

303 (2018) Replikleri


Bu sonsuzluğun en birinci önlezzetidir:
“Aşka zaman bulma.”
-Rainer Maria Rilke

– Bay Laube, biraz zamanınız var mı? Burs hakkında. Maalesef vakıf başka birisini tercih etti. Çalışmanız muhteşemdi, en iyilerden biriydi. Biliyorum ki sen parayı buradaki çoğundan daha iyi kullanabilirdin. Ama biraz saflık yapmışsın değil mi?
+ Niçin?
– Tamam, Adenauer Vakfı liberal bir düşünce kuruluşu değil. Ve senin Amerikan dronlarına karşı tavrın oldukça radikaldi.
+ Radikal mi? Sonuç tamamen araştırmaya dayalıydı.
– Biliyorum Bay Laube. Fakat siyasette dikkat etmeniz gereken: Ne sonuç aldım ve bunu nasıl yayınlayabilirim?Stratejik düşünme. Öğrenmeniz gereken şey bu.
+ Tavırdan bahsettin. Peki bu tavır işi ne?

– Kaç yaşındasın, sorabilir miyim?
+ 24. Sen?
– Ben de. Yani üç yılımız daha var.
+ Neyden önce üç yıl?
– 27 olmadan önce. Tüm güzel insanların göçtüğü yaş. Kurt Cobain, Janis Joplin, Amy Winehouse, Heath Ledger..
+ Böyle mi düşünüyorsun?
– Yani, böyle söylüyorlar. Hiç duymadın mı? Düşündüğün buysa ben intahara tamamen karşıyım. Bu sana garip gelebilir ama sanırım intahar bencillik. Yani, kendi problemlerini çözersin. Ama yakınlarına acı çektiririrsin. Eski bir arkadaşım yedi yıl önce kendisini öldürdü ve annesi hala konuşamıyor. Bir kelime bile. Sadece bahçesinde oturup boşluğa bakıyor. İşi tamamen bitti.
+ İntahar sence bencillik mi yani? Afedersin, ama o işi yaptığında artık yok oluyorsun. Diğerlerini düşünemezsin. Aslında hiçbirşey düşünemezsin. Sadece bitirmek istersin.
– Ve biter. Problemlerin çözülür. Ama sadece kendi hayatından sorumlu değilsin. Gerçek şu ki: Yakınların cehennem acısı çeker.
+ Sen ne saçmalıyorsun? Ne söylediğin hakkında hiçbir fikrin yok. Medyanın ortalığa yaydığı şeylere inanıyorsun.
– Ne?
+ Saçma sapan konuşuyorsun.
– Kesinlikle doğru değill! Sana bir arkadaşıma tanık olduğumu söylemiştim. Annesi çok tatlı biriydi, ve şimdi tam bir enkaz.
+ “Ne güzel.” Ya arkadaşın, ondan ne haber?
– Fakat ailesini de gördüm. Tamamen mahvoldular. Bu çok berbat! Çoğu dinde intihar için cehenneme gidilmesine şaşmamalı.
+ Öyle mi yani?
– Bldiğim kadarıyla, evet.

– Ne göt herifti.
+ Ayakkabılarını gördün mü? Beyaz çorap ve sandalet giymiş erkekler, sana söyleyeyim: En kötüsü onlardır.

Saçma, değil mi? Bir kişiyi taşımak için iki ton çelik. Arabaların %90’ında sadece bir kişi var.

– Almanya’da ne kadar kişinin yalnız yaşadığını biliyor musun?
+ Bir fikrim yok. %20 mi?
– %50.
+ Çok çılgınca.
– Evet, doğru? Ve sana birşey söyleyeyim mi? Bence bunun arkasında bir strateji var.
+ Gerçekten mi?
– Ekonomik sebepler.
+ “Ekonomik sebepler.”
– Evet. Bak! Dört dairede yaşayan dört kişiyi al. İhtiyaçları, dört buzdolabı, dört elektrik süpürgesi, dört su ısıtıcısı, dört..
+ ..düz ektran TV.
– Kesinlikle! Beraber yaşasalardı, hepsinden sadece birine ihtiyaç duyarlardı. Yani, yalnızken daha çok tükettiklerinden, bu ekonomi açısından daha mantıklı. Bir arkadaşım tezini bu konuda yazmıştı: “Kapitalizmin Ayırma Stratejisi”.
+ Bu sadece bir tez gibi duruyor.
– Ama yalnız olmak, tamamen insan doğasına aykırı! İnsanlar sosyal yaratıklar! Yalnız kaldığımızda dakikalar içinde stres hormonları salgılıyoruz! Kortizol gibi şeyler.
+ Vay.
– Kortizol bağışıklık sistemini zayıflatır, bu yüzden yalnız olmak sizi hasta eder. Ama zaten istedikleri de bu.
+ Ne?
– Mutsuz olalım ki, daha çok tüketelim.
+ Onlar, onlar deyip duruyorsun, peki kim onlar? Bir fikrin var mı? Yani, yöneticiler ve politikacılar, karanlık odalarda buluşup “Hadi onları tecrit edelim, o zaman daha fazla tüketirler ve direnmeye son verirler” diyorlar. Cidden buna inanıyor olamazsın.
– Doğru, inanıyordum.
+ Ya şimdi?
– Şimdi sistemsel diye düşünüyorum.
+ Sistemsel mi?
– Evet. Kapitalizm kaçınılmaz olarak izolasyonu öngörür. Temel prensiplerinden dolayı.
+ “Kapitalizmin Temel Prensipleri.”
– Evet, şunu düşün: Küçük yaşlardan itibaren birbirimizle rekabet etmemiz öğretiliyor. Okulda başlıyor. Kim en güzel görünüyor? Kim en akıllı? Ve daha sonra.. Hayat devamlı seçmelere dönüşüyor! Bir koleje 1000 kişi başvuruyor, sadece 10 kişi giriyor. 100 kişi ev başvurusu yapıyor, biri alıyor. 7/24 daha sert, daha hızlı ve daha güçlü olmalısın! Ne stres ama!
+ Yani, hayat plajda yaşanan gün değil..
– Kesin olan şu ki, kapitalizmde değil.
+ Ama bu böyle: Rekabet bizim kanımızda var. Bir tarlada koşan iki çocuğu alalım: Biri daima daha hızlı koşmaya çalışır.
– Ne alakası var?
+ Tamamen öyle! Orada başlar, o alanda! Biz sadece yarışmayı severiz. Rekabet eğlencelidir! Orman savaşçıları bile rekabet eder.
– Ama bunun şiddeti çok daha fazla! Kesintisiz mücadele ve rekabet.. Tüm dünya, lanet büyük bir sirke dönmüş durumda!
+ Abartıyorsun.
– Ne? Sermayenin sahibi olan ilk % 5 dinlenmeye zaman bile bulamayan bu insanlardan faydalanıyor. Diğer herkes kıçını düzeltmeye çalışıyor. Mutsuz ve tamamen stresli.
+ Bu hoş bir şey değil, evet. Bu doğanın kanunu. Bahçede sert olan suya gelince yumuşar. Güçlü olan hayatta kalır, bunlar evrimin kuralları.
– Kim demiş?
+ Darwin.
– Darwin mi?
+ Evet.
– Vay, daha modern bir söylemimiz olması gerekmiyor mu artık.

– Güçlü olan hayatta kalır. Hep böyle olmuştur. Darwin bunu kanıtladı.
+ Hayır, Jan. Darwin, “uyumluların hayatta kalması” der, “en güçlülerin hayatta kalması” değil. En güçlüler hayatta kalmaz, en iyi adapte olanlar kalır. En ilginci bu olabilir. Tavus kuşunu ele alalım, mesela.
– Tavus kuşu mu’?
+ Evet. Pave Cflstakus. Tavus kuşu! Sadece güçlü olanlar hayatta kalsaydı neden tavus kuşu gibi garip hayvanlar var? Ne hızlı ne de güçlüler, hatta hiç kaçamazlar. Ama kuyruğunu açıp muhteşem bir yelpazeye dönüştürebilir. Dişiler buna bayılr ve böylece bir sürü yavrusu olur. Gördün mü? Bu örnekte, en güçlü olan değil, en garip olan hayatta kaldı. Bunun gibi çok örnek var. Bu “varoluş mücadelesi” tamamen saçmalık. Darwin, kapitalistler tarafından suistimal edildi. Ta en başından.
– Ama öyleyse ya goriller? Goriller sadece bir tanesi kalıncaya kadar savaşır: Alfa erkeği. Sadece alfa erkek üreyebilir. Diğer erkeklerin bebeklerini bile öldürür.
+ Yani hepimiz gorilller miyiz,… neyiz?
– Hayır, ama insan toplumu da benzer şekilde çalışıyor. Bir hiyerarşi oluşana kadar savaşırız. Ve ekonomik sistemimiz buna uydurulur. İşte tek çalışan sistemin bu olması ve kommünizmin çalışmamasının sebebi budur.
+ İtiraz ediyorum.
– Birincisi, kommünizm de hiyerarşik bir sistemdir. Neden? Çünkü herkes pastanın en büyük parçasını istemiştir! Bu yüzden “gerçek sosyalizm” asla var olmadı. Ne Doğu Almanya’da, ne Rusya’da, ne de Çin’de. Mao ve Stalin, insanlar üzerinde zorla istemedikleri bir sistem oluşturdular. Çünkü o insan doğasına aykırı.
+ Ah, lütfen yine “komünizm ve kapitalizm” diye başlama. İkisi de 90 ların sistem saçmalıkları. Temel prensip sorusu çok daha ilginç. İnsanoğlunun ilerlemesini ne sağlar? Rekabet mi yoksa işbirliği mi?
– Rekabet.
+ İşbirliği.
– Rekabet.
+ İşbirliği. Seni aracıma almamın nedeni ne?
– Ve, kovmanın nedeni ne?
+ Hadi ama, Sebebini biliyorsun. Seni aldım çünkü senin için üzüldüm.
– Ne? Benim için üzüldün mü?
+ Şefkat, empati, ayna nöronları, bunları hiç duydun mu? Sen üzgündün. Bunu gördüm, aynı şeyi hissettim ve ben de üzüldüm. Empati! Seni almamın sebebi buydu! Ve insanlığın esası budur! İşbirliğini oluşturur. Güzel olmakla kalmaz, başarımızın sırrını da beraberinde getirir! İşbirliği sayesinde “Neandertal”lerden değil de “Cro-Magnon”lardan geliyoruz.

– Kapitalizm insanlık dışı, insanları sevmeyen sistemdir. İnsanlığın geri kalanı mutsuz hissederken en üstteki %1’lik kesime fayda sağlar.
+ Üzgünüm, bu tamamen saçmalık. İnsanlar sanki birbirleriyle her gün kucaklaşan barışsever hippilermiş gibi konuşuyorsun, ama öyle değiller. Otzi’de,..5.000 yıl öncesinden kalma donmuş adamda, ne bulduklarını biliyor musun? Bir balta. Barış çubuğu değil, bir balta.
– Belki onunla ağaç kesiyordu.
+ Bir savaş baltasıydı, öldürmek için. Her yerinde savaş yaraları ve omuzunda bir ok ucu vardı. Ok ucu bir atardamarını kesmiş ve kan kaybından ölmüştü. Sırtından bir ok ve yay ile vurularak öldürülmüştü! 5.000 yıllık insanlık tarihine baktığımda gördüğüm şey bu: Cinayet ve yıkım. Boğaz kesen insanlar. Kabile soykırımı, birbirlerine saldıran milletler, nefret, yahudi soykırımı, eziyet. İnsanlık tarihi kocaman bir kan banyosu! Dünyada her üç saniyede bir cinayet işleniyor. Her 3 saniyede bir! Tam da şu anda bir adam, kendisinden ayrılmak isteyen karısını bıçaklıyor. Biz o kar da iyi değiliz, Jule. Hatta biz şeytanlarız.
– Şeytan.
+ Peki ya sana neredeyse tecavüz eden adam? İşbirliği mi yapmak istemişti?
– Ne? Böyle polemikçi olmak zorunda değilsin! Bunun konumuzla hiç alakası yok? Sorunlu ve aptal, göt herifin biriydi..Tabii ki böyle insanlar var. Bu nasıl bir argüman böyle? Temel insan özelliklerinden bahsediyoruz. Bizi insanlık olarak sunan şeylerden.
+ Tamam. Peki ya kıskançlık ve açgözlülük? Bunlar da temel insan özellikleri değil mi? Ben her gün patates yerken, komşum ızgara tavuk yiyorsa benim de tavuk yemek istemem başkaldırmak mı? Birisi işine on kilometre yürümek zorunda kalıyorken komşusu bisikletle gidiyorsa, onun da bisiklet istemesi normal ve insancıl değil mi?
– Evet, ama bunun kıskançlıkla ilgisi yok. Bu sadece adaletsizlik. İkisinin de bisikleti olmalı.
+ Hayır, biz aynı yerde dönüp duruyoruz. O daha fazla çalışıp, ve daha iyi ürünler veya domatesler veya ne üretiyorsa onu üretip bir bisiklet alabilene kadar tasarruf etmelidir.
– “Benim bisikletim”, “senin bisikletin” bu çok eskiden başladı. Mülkiyetin icadı ile. Eğer ben hiçbir şeye sahip değilsem, beni kıskanamazsın, değil mi? Bak, göçebeler, onlar paylaştılar. Her şeyi paylaştılar. Biz paylaşmayı seviyoruz. Biz paylaşınca vücudumuz tonlarca mutluluk hormonu salgılıyor. Bunu severiz.
+ O zaman neden yapmıyoruz?

Bu arada, nazik bir dokunuş da, binlerce stres hormonunu öldürüyor.

– Eee, bir kız arkadaşın var mı?
+ Hayır, şu aralar yok. Son ilişkim üç ay önce bitti.
– Nasıl bitti?
+ Şey, yavaş yavaş kopmuştuk.
– Ne kadar zamandır birlikteydiniz?
+ Altı ay.
– Sonra birden değil de yavaş yavaş koptunuz.
+ Benim her zamanki problemim bu. Onu, beni sevdiğinden daha çok sevdim. Aslında, beni hiç sevmediğini düşünüyorum.
– Başından beri mi?
+ Sanırım öyle.
– Öyleyse neden onunla birlikteydin?
+ Kendimi gerçekten tanıyamıyorum. Bu bana tekrar tekrar olur. Bana aşık olmayan kadınlara aşık olurum. Çocukken yeterince sevilmediğim için kendimi reddedilmiş gibi hissediyorum.
– Hala ikna olmuş görünmüyorsun.
+ Ah, bilmiyorum. Yani evet, üvey babam bana bok gibi davrandı ama bu açıklama çok basit kaçar. Başkalarını sevebilmek için önce kendini sevmelisin. Sevmek kolaydır, zor olan sevilmek.
– Sadece basit olması, daha az doğru olmasını gerekmiyor. Bunların doğru olduğuna inanıyorum.
+ Hadi ama!…sana bir “Brigitte” alacağım, herşeyi de tamam olacak!
– Yani ne?
+ Ne, ne? Yeryüzünde kim kendini sever? Sadece aptallar kendilerini sever.
– Ne?
+ Sen kendini seven birini tanıyor musun? Ben tanımıyorum. En azından, beşten fazla beyin hücresi olan hiç kimse. Yoksa sen kendini seviyor musun?

– Asıl sorunum ne biliyor musun? Kime aşık olacağımı seçemiyorum.
+ Doğru.
– Evet. Benim için uygun olmayan kadınlara aşık olmaya devam ediyorum. Bu kimin suçu biliyor musun? DNA’mın MHC denen bir parçası.

Farklılık ve uyumsuzluk ihtirası yaratan şeydir. Kavgadan sonra en iyi seksi yaparsın! İhtiras zıtlığa ihtiyaç duyar.

– Bizim “ben” lerimiz koruyucu bir kapsül içerisinde ve birisinin içine girmesine izin vermek ve birisinin içine girmesine izin vermek çok fazla güven gerektiriyor. Çünkü diğer kişi ayrılırsa, o zaman yanında bir parçamızı da götürüyor. Ve ölüyorsun. En azından bir parçan. Tehlikeli bir şey.
+ Oldukça tehlikeli, evet.
– Fakat aynı zamanda çok güzel de. Sen diğerinıe yakınlaştığında artık yalnız olmuyorsun. Yani, biz yalnız doğduk yalnız ölürüz, ama sonra şu anlar var partnerinle birlikte olduğun anlar. Biliyorsun hani onun yanındayken hissettiklerin. Ve sanki evren senin etrafında dönüyormuş gibi hissediyorsun. Ve sen başka hiçbir yerde olmak istemiyorsun. Kesinlikle doğru yerdeymişsin gibi hissediyorsun. O, evde olma hissi. Eve vardığın hissi. Aşık olduğumu anladığım zamandır. Gerçekten aşık. Hiç bunu yaşadın mı?

Evliliği hayatta tutmak için başka bir püf noktası: seks yerine yemek.

İnsanlar bu gezegende sürekli kendileri için endişelenerek yaşayabilen tek canlı varlıklardır. Korkuları, ihtiyaçları ve açıkları hakkında. Biz geleceği düşünüyoruz geçmiş hakkında düşünüyoruz, neyi yanlış yaptık, neyi doğru yaptık. Düşünüyoruz, düşünüyoruz.

Her zaman kendimizden uzak durmalıyız. Aksi takdirde deliririz.

Kendimi dışarıda aramayı bırakıp içeriye bakmam gerekiyor.

Bilirsin, her şeyin geçici olduğu düşüncesi sadece üzücü değildir. Aynı zamanda rahatlatıcıdır da. Bence bir ilişkide anlaman gereken en önemli şey bu. Benimlesin, ama benim değilsin. Kimse kimsenin sahibi değil. Ve sadece, yarın herşeyin bitebileceğini kabul edersem mutlu olabilirim. O anda. Diğer kişiyle.

– Bir kadını bekliyorum.
+ Bir kadın.. Kadınlar bizim kaderimizdir. Kaderimiz..
– Bu doğru.

303 Filminin Fragmanı:

You May Also Like:  Hekimoğlu (Dizi, 2019 – ) Replikleri

https://www.youtube.com/watch?v=PIEBOrjSMBk

Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Facebook Messenger’a Ekran Paylaşımı Özelliği Geldi

Most Popular SUPERHEROES 1987 – 2019