in

Reptilian Sürüngen Irkı Nedir? Reptilianlar ve Anunnakiler


İnsanlığı manipüle eden Reptilian (sürüngen ırk), bizim görünen ışık dediğimiz boyutta değil, gözümüzün göremediği bir frekans menzilinde yaşarlar, ama bizim ve onların boyutları arasında gidip gelebilirler. Bizim realitemiz, “Üçüncü yoğunluk” olarak biliniyor. İnsan ırkını manipüle eden sürüngen ırk ise “Dördüncü Yoğunluk”ta ve beynimizin deşifre edemediği veya göremediği bir frekans eriminde. Reptillerin nereden geldiği konusunda birkaç farklı teori var. Bazıları dünyada insanlardan önce burada bulunduklarını ve dünyanın dört bir yanındaki çeşitli gizli mağaralarda yeraltında yaşadıklarını söylüyor; bazıları da Orion Kümesi Alpha Draconi yıldız sisteminden geldiklerini ya da her ikisinin de olduğuna inanıyor. Dünyayı ziyaret eden tüm farklı türden yabancılar arasından Reptiller bugüne kadar insanlar olarak varlığımız için en tehlikelidir. Bize çok az saygı duyuyorlar ve Dünya’yı kendilerine istiyorlar. David Icke, küreselcilerin taptığı ekstra boyutlu varlıkların Orion ve Draco takımyıldızlarından kaynaklandığını söylüyor. Binlerce yıl önce, sürüngenler dünya gezegenine müdahale etti ve insanlarla melezleşmeye başladı. Icke’a göre, insanların beyninde temel sürüngen genetik özelliklere sahip olması tesadüf değildir. Sürüngen beyni, genellikle korku uyandıran eylemlere dayanan “Fight or Flight” yanıtından sorumludur. Delil olarak, Icke, beynimizde sürüngen genlerin bulunduğuna işaret ediyor.

Icke İncil’de, erkeklerin ve “tanrıların melezleşmesini ima eden bir alıntıya” atıfta bulunur.(Genesis, 6:4): “İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.”

Reptillerin var olduğunun kanıtı olarak, David Icke İncil’de birkaç bölüme dikkat çekiyor. En ünlü öykülerden biri insanın düşüşüdür. Genesis’te, bir yılan tarafından kandırılarak Adem ve Havva Cennet Bahçesi’nden atılır. Icke, bunun insan ve sürüngen ilişkilerinde bir değişikliği temsil ettiğini savunuyor. Icke’ye göre, insanlar Reptilan varlığının farkındaydılar. Ancak, bir noktada yeraltına girip insanlardan saklandılar ve melezleşme sürecine başladılar. Adem ile Havva’nın öyküsü budur. Vahiyler Kitabı’nda şeytan yılan ve ejderha olarak tanımlanır ve melekleri ile Dünya’ya atılır. Icke bunun bir Draco ve onun Reptoidleri olduğuna inanıyor.

Icke sürüngen ırkının müdahalesini daha çok İncil hikayesine bağlar. Adam ve Havvanın yılan tarafından manipüle edildiği hikayesini “insanın düşüşüne” atıfta bulunur. İnsan DNA’sının % 95’inin ve beynimizin büyük bir çoğunluğunun kullanılmadığını söylemesinin nedeni, sürüngen ırkının müdahalesi nedeniyle bilinçli varlıklar olarak potansiyelimizi sınırlandırmaktır. Bu varlıklar, teknolojik anlamda daha gelişmişti; melez bir insan yarattılar. Yarı insan ve yarı sürüngenler, o zamanlar halk tarafından demitanrılar (demi-gods) olarak algılanıyordu.

Icke, bugün gördüğümüz ortak tıbbi sembol olan Caduceus’un bu DNA manipülasyonuna dayandığını açıklıyor. Caduceus, iki sarmallı DNA iplikçiklerinin kanatları olan bir asa etrafında spiral oluşturan iki yılan içerir.

Delil olarak, Icke, beynimizde sürüngen genlerin bulunduğuna işaret ediyor. Aslında, Sürüngen beyni beyni kontrol eden üç parçanın en eskisidir. İkincisi, içinde sürüngen DNA’lı insanlara, alt dördüncü boyutta farkındalık alanımızın dışında yaşayan Reptillerin sahip olabileceğidir. Demigod olarak kabul edilen bu insan sürüngen hibridleri, Sümer, Babil ve Mezopotamya’daki eski uygarlıklarda güç kazandı. İnsanoğlu gezegenin geri kalanına sömürgeleştirmeye başladığında, sürüngenler Dünya’ya yayılmış ve dünya çapında kraliyet aileleri haline gelmiştir. Icke, aynı zamanda bazı insanların kanında belirteçlerin olduğunu da söylüyor. Melezlerin ortaya çıktığı bölgeden Rh ve Rh negatif olarak adlandırılan inanılmaz nadir bir kan türüne sahip insanların daha olduğunu belirtiyor. Sadece nadir bulunanların dışında, bir bebek Rh kanıyla doğduğunda, ciltleri maviye döner ve bu “Mavi Kan” teriminin buradan geldiği varsayılır.

David Icke’a göre Tevrat’taki “Tanrı” özellikle yanlış bir şekilde tekil olarak tercüme edilmişti, Genesis’deki bu iki paragrafta, hâlâ çoğul var ve Annunaki’nin kendilerine hizmet etmek için bir insan yaratma kararını tarif ediyor:

“Ve Tanrı dedi ki, kendimize benzeyen bir insan yapalım. Ve Tanrı insanı kendi görüntüsünde yarattı, Tanrı’nın görüntüsünde onu yarattı, erkeği ve dişiyi…”

“Ve Tanrı dedi ki, dikkat et, insan bizim gibi oldu.”

Başarısız bazı denemelerden sonra, kendi sürüngen genleri ile homo erectus dedikleri insan formunu bağladılar. Yeni insan, başlanacak olan bir klondu ve üreyemiyordu; sonradan geliştirip üreyecek hale getirdiler ve yeryüzünü insanla doldurdular. İncil’deki Tanrı’nın (Tanrıların) oğulları, insanların kızlarıyla melezleşti. Ancak daha sonra Annunaki liderliği, kontrolün elinden çıktığını gördü ve yeni insan kreasyonlarını yok etmeye karar verdi. 13.000 yıl önce nüfusu azaltmak için “Büyük Tufan” olarak bilinen felaketi tetiklediler. Bu felakteti daha fazla genetik manipülasyon izledi ve insanlar dünyayı doldurmak için çoğaltıldılar. Sürüngen Annunaki insan nüfusunun arasına daha fazla kendi genlerini taşıyan hibrid soyu yerleştirdi. Bu paravan kişiler, yarı Tanrılar ve asil soy olup, sürüngen ırka hizmet edecekti. “Tanrılar” insan gözüne görünmeyecek, geriden yönetip manipüle edeceklerdi, çünkü insanlar kendilerinin kontrol edildiklerini bilmezlerse, varlıklarından haberleri olmadığı Tanrılara karşı koymaz veya isyan etmezlerdi.

Eski Uygarlıklarda Reptilian İzleri

Icke’nin işaret ettiği diğer kanıtlar, tüm dünyadaki medeniyetlerin sürüngen tanrılarına ya da sürüngen varlıklarına tapınma gerçeğine sahip olmasıdır. Dikkate değer bir örnek, Mezopotamya ve bugünkü modern Irak’ta bulunan ve Uygarlık başlamadan hemen önce Ubeid dönemini (M.Ö. 6500-3800) çağıran bir heykelciktir. Bu, bebeği tutan bir insan yılan yaratık heykeli.

 

Sümerlerden önce Mezopotamya’da yaşamış olan Ubaid halkına ait mezarda bulunan sürüngen anne ve bebeği heykeli.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu medeniyet öncesi kalıntıların yanı sıra, eski tarih boyunca bulunan sürüngen tanrıları ve yarı tanrı hikayeleri de var. Birkaç isim vermek gerekirse, Mesoamerica’nın Quetzalcoatl adlı yılan tanrısı vardı. Hinduların yarı insan ve yarı kobra olan Naga adlı bir tanrıları vardı. Apep, Mısır’ın kaos tanrısıydı ve bir kobra olarak tasvir edildi.

You May Also Like:  Hawking: Dünya'ya eninde sonunda asteroid çarpacak

Çeşitli efsanevi metinler, genellikle insanlığa karşı düşman olan sürüngen figürlerinden bahsetmektedir. Hint destanları, sürüngen iblisler hakkında sudan çıkıp köyleri ve şehirleri yok edebileceklerini anlatıyor. Çin, Kore ve Japonya mitolojik metinlerinde sürüngen özelliklere sahip olan ve suyun altında yaşadığı düşünülen ejderhalardan bahsedilmektedir.

Bu tuhaf erkek figürü, Ubeyd kültürüne özgü bir özellik. Kertenkeleye benzer yüzleri olan kadın ve erkek heykelcikleri, Ur ve Eridu’da bulundu. Bu heykellerin en önemli ikonografik özellikleri, omuz – göğüs hizasına konmuş küçük yumrular ve üçgen gövdelerdir. Yüz, bazen tümüyle bir kertenkeleyi andırır, bazen de daha insansı biçimdedir.

Toltec Mayası tanrısı Gucumatz ya da Aztek tanrısı Quetzalcoatl, medeniyetler inşa edilmeden önceki bilgiyle insanoğlunu aydınlatan bilge yılanlar olarak tanımlandı.

Yılan Tanrısı Quetzalcoatl

Afrika’da bazı şamanlar, Dünya’yı kontrol etmek istediklerini söyleyen Chitauri adlı bir reptil ırkının kapsamlı ezoterik bilgisi olduğunu iddia ediyor. Chitauri, evrendeki tüm diğer yaşamları kontrol etmeye adamış, teknolojik açıdan ilerlemiş eski bir dünya dışı fanatik ırktı. Zamanın şafağından beri evrene uyum sağlamaya kararlılar, kendilerini evrenin bağışıklık sistemi olarak görürler. Bu varlıklar, diğer kültürlerde Annunaki veya Skrulls olarak biliniyor.

Antik tanrılar hakkında bilgiler, Mezopotamya ve yakın bölgelerin mitolojisinde yeralır. İnsanlar, Tanrıların nasıl göründüğünü yavaş yavaş unutmaya başlamışlardı, ama binlerce yıl önce yaşamış olanlar bunu iyi biliyordu. Ve böylece gerçek görünümlerini gösterdiler.

En eski Sanskrit kayıtlarından olan Dzyan Kitabı’nda, “Sarpa” veya “Büyük Ejderhalar” denilen sürüngen ırkın dünyaya medeniyet getirmek için gökten geldikleri anlatılır. Çin, Kore ve Japonya mitolojik metinlerinde sürüngen özelliklere sahip olan ve suyun altında yaşadığı düşünülen ejderhalardan bahsedilmektedir. Afrika folkloru, binlerce yıl önce dünyayı kontrol ettiği varsayılan bir reptil ırkından bahsediyor. Chitauri, sürüngen ırkının yerli Afrikalıları altın madenleri için eğittiği biliniyor. Toltec Maya tanrısı Gukumatz, insanı aydınlatan “bilgelik yılanı” olarak tanımlandı. Aztek muadili Quetzalcoatl’ı seçti. Yucatan’da ona Kukulcan deniyor. Hint efsanelerinde Naga, yeryüzünde yaşayan ve insanlarla yüzeyde etkileşime giren sürüngen varlıklarıdır. Bazılarının insana dönüşeceği iddia ediliyor. Bazı versiyonlarda, bu canlıların bir zamanlar dalgaların altında batan Hint Okyanusunda yaşadığı söyleniyordu. Hint metinleri ayrıca “Sarpa” adlı bir sürüngen ırka atıfta bulunmaktadır. Japonların, temelde sürüngen bir insan türü olan Kappa’nın hikayeleri mevcuttur.

Yazar Carlos Castaneda, Meksika’da bir Yaki yerlisi ve şaman olan Don Juan Matus’un anlattıklarını şöyle aktarıyor: “Kozmosun derinliklerinden gelip hayatlarımızı esir almış olan avcılarımız var. İnsanlar onların esiri. Avcılar bizim efendilerimiz. Bizi aciz durumda tutuyorlar. Buna karşı koymak istersek itirazlarımızı baskılıyorlar. Bağımsız davranmak istersek, bunu yapmamızı engelliyorlar. Biz onların gıdası durumundayız. Bizi acımasızca baskılıyorlar, çünkü besin kaynağı olarak bize bağımlılar. Bir an durup düşünün ve bana söyleyin; insanların aklı ile inanç sisteminin aptallığı arasındaki çelişkileri nasıl açıklarsınız. Büyücüler, avcıların bize inanç sistemlerini, iyi ve kötü kavramlarını, sosyal törelerimizi verdiklerine inanıyorlar. Karşımızda basit değil çok akıllı ve iyi organize olmuş bir düşman var. Bizi işe yaramaz hale getirmek için çok düzgün bir sistem kullanıyorlar. “Büyülü” olması düşünülmüş olan insan artık “büyülü” değil, artık sadece vasat bir parça et. Artık insani hayaller yok, yalnızca bir parça et olarak kullanılacak bir hayvan var.”

Reptil Irkın Nihai Hedefi Nedir?

Bazıları, aslında kendi gezegeninin atmosferini dengelemek için ihtiyaç duydukları altın arzımız için gezegenimize ilgi duyduklarını söylüyor. Diğerleri, tiranlıkla daha fazla ilgisi olduğunu belirtiyor. Buna göre sadece iktidar ve kontrol için bir ihtiyaca sahip olmaları ve yaşamlarını hükümdarlar olarak sevmesidir. Üçüncü, inanılmaz derecede metafizik bir açıklama, düşen dördüncü boyutta yaşayan Reptilleri içerir. Esasen, Sürüngenler’in yapmaya çalıştığı ana şeylerden biri insanlığın acı çekmesine ve sürekli çatışma yaşanmasına neden olmaktır. Bunun nedeni, Reptillerin kıskançlık, korku ve öfke gibi bir negatif enerjiyi aslında bir gıda kaynağı olarak kullanmalarıdır.

Her bir ülkede iktidara sahip olan Reptiller, insanların içinde olduklarını bile bilmedikleri küresel bir hapishane yarattı. Hapishane, sonsuz savaşlar ve çatışmalara neden olan ülke sınırları çizilerek yaratılmıştır. İnsanları kontrol etmenin bir başka yolu, bizi medya, eğlence ve hatta politikayla uyutmaktır. Yiyecekleri, havayı ve suyu zehirleyerek halkı aptal ve tembel kıldılar.

Nereden Geliyorlar?

Reptillerin nereden geldiğine dair iki düşünce merkezi vardır. Bazıları, Dünya’da burada evrimleştiklerini, galaksiler arası seyahatlere hakim olduktan sonra Dünya’dan ayrıldıklarına ve daha sonra milyonlarca yıl sonra geri döndüğüne inanıyor. Diğerleri esas gezegenlerinin Draco takımyıldızlarında olduğuna inanıyor. Binlerce yıl önce Dünya’ya geldi ve Dünya’yı insanlarla paylaştılar. Sonra ya karar verdiler ya da “gizlice” gitmeye zorlanmışlardı. Aynı zamanda insanların bilgisayar kodunu değiştirme biçimine benzer şekilde DNA’mızı değiştirerek insanlarla melezleşmeye başladılar.

Icke, sürüngen-insan melezlerinin köklerinin Orta Doğu’da, yani Türkiye, İran ve Irak’ın bir bileşimi olan bölgedeki dağlarda yerin altında olduğunu ve oradan çoğalıp dünyayı kontrol altına aldıklarını anlatıyor. M.Ö. 4800 civarında melezlerin İran ve bu bölgelerden çıktığı ve Sümer, Mısır, Babil ve İndus Vadisi’nin erken uygarlıklarına başlamış olduğu belirtiliyor.

Reptillerin kılık değiştirmiş haldeki ve sürüngen DNA’lı insanlardaki bazı genel özellikleri, genellikle Kafkasya’dır ve delici gözlüdür; bunlar yeşil, ela, bazen de mavidir; ancak renk de değişebilir. Ayrıca düşük kan basıncı ve açıklanamayan izleri var.

İnsan Zihninin Algılayabileceği Frekans Aralığının Dışında Çalışırlar

İnsan beyni son derece sınırlı bir enerji yelpazesini görebilir; çünkü evrenimizde, radyo ve radyasyon dalgaları gibi, göremediğimiz herhangi bir anda binlerce farklı frekansta bol miktarda enerji olduğunu biliyoruz. Icke, ET’in ve diğer varlıkların evrende var olduğunu, ancak insan zihninin algılanabileceği söylenenlerin hemen üstünde bir frekansta çalıştıklarını ileri sürmektedir. Bu, bir anda ortaya çıkıp kaybolduğu anlaşılan UFO’ların garip manzaralarını açıklayabilir. UFO’ların veya ET’lerin, görünür ışık frekansı tayfına girip çıkmak için frekanslarını yükseltebilecekleri veya azaltabileceği kadar ilerlemeleri olabilir mi? Bu, yönetici seçkinlerin bildiği ve insanlığımızı deneyimlerimizin bir 3B realite ile sınırlı olduğunu düşünmek için kullandığı bilgidir.

You May Also Like:  Ellerini bu şekilde koyarsan, o vakit ... - Gövde dili - FOTOĞRAF

“İnsan” bedenlerine sahip olarak dünyamızı manipüle eden sürüngen ve diğer varlıklar, Üçüncü ve Dördüncü yoğunluklar arasındaki frekanslarda çalışırlar. Sürüngenler ve diğer manipüle eden varlıklar, yalnızca fiziksel duyularımızın frekans aralığının dışında var olurlar. Onların kendi fiziksel biçimleri bozulmuş ve artık yeniden üretemiyorlar. Dolayısıyla insan biçimine sızmak için çabaladılar ve onu bu boyutta varolmak ve kontrol etmek için kullandılar ve bu sızıntı için Dünya’yı seçtiler. Bu reptiller, yoğun fiziksel “dünyaya” ve onun sunduğu sansasyonlara bağımlıdırlar ve daha ileri seviyeye ilerleme arzusuna sahip değildirler.

Kraliyet Kan Bağı

M.Ö. 2.000 civarında gömüldüğü tahmin edilen Sümer kil tabletleri, hibrid kan bağını yaratmak için gezegene ileri bilgi getiren ve insanlarla kurulan başka bir dünyadaki “tanrıların” ırkından bahsediyor. Icke’a göre sürüngenler antik çağlardan beri insanı kontrol altına aldı; Icke, kertenkelelerin Masonlar ve Illuminati gibi gizli toplumların arkasında olduğunu iddia ediyor. David Icke’ye göre sürüngen insan ırkları, insanlığın manipülasyonuna ve kontrolüne yönelik dünya çapında bir komplonun arkasındaki güçtür. Dünyamızın liderlerinin çoğunun aslında Alfa Draconia yıldız sisteminden kan içici reptiller olduğunu iddia ediyor. Diğer bir yazar Laurence Gardner, antik Sümer’de “Anunnaki” adı verilen sürüngen yabancıların bölgeye indiğinde bir “Dragon Bloodline” (“Kutsal Kase”) yarattığını ve genetik mühendislik ile kraliyet kan bağını oluşturduğunu iddia ediyor. Bu kan bağı “kralların ilahi hakkı” nın kökeni olmuştur; yalnızca belirli kan bağının, tanrı tarafından verilen egemenlik hakkı vardır. Bu kan bağları daha sonra Avrupa’nın kraliyet ve aristokrat aileleri haline geldi ve “Büyük” İngiliz İmparatorluğu ve diğer Avrupa imparatorlukları sayesinde Amerika, Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda’ya ve Uzak Doğu’ya diğer sürüngen melez kan hatlarıyla bağlantı kuruyorlardı. Bu sürüngen-insan melezleri, Avrupa imparatorluklarının işgal ettiği bu topraklarda siyasi ve ekonomik yöneticiler haline geldi ve bu ülkeleri bugüne kadar yönetmeye devam ediyorlar.

Stewart Swerdlow insan topluluğuna yabancı müdahale yapıldığını iddia ediyor ve Draco yıldız sisteminden kaynaklanan Draco adlı bir sürüngen ırkının faaliyetlerini ayrıntılı olarak açıklıyor. Ayrıca Afrika’da Siyah ırkını yaratan Anunnaki adlı daha sadık bir sürüngen ırkından bahsediyor. Bunun eski Sümer tabletleri tarafından desteklendiğini ve Zulu gibi Afrika’nın yerli halklarının geçmişleri ile Anglo American Corporation tarafından keşfedilen M.Ö. 60.000’den eski madenler gibi fiziksel kanıtlarla desteklendiğini iddia ediyor.

Genellikle Illuminati olarak anılan soy aileleri, diğer insanlardan genetik olarak farklıdır. Biyokimyasal yapıları, insan DNA’sından daha fazla dünya dışı DNA’dan oluşur. İnsan” bedenlerine sahip olarak dünyamızı manipüle eden sürüngen ve diğer varlıklar, Üçüncü ve Dördüncü yoğunluklar arasındaki frekanslarda çalışırlar. Bu melezler, kendi DNA’larını insan DNA’sı ile birbirine ekleyerek, iki farklı form arasında ileri-geri geçiş yapabilen bir yaratık üretti. İnsan biçimini korumak için bu varlıkların insan kanını içmesi ve DNA kodlarını “insan” ifadesinde tutmak için içerdiği enerjiye erişmesi gerekir. Eğer yapmazlarsa, sürüngen kodlarını tezahür ediyorlar. İlluminati hibrid ailelerinin belirli kan çizgileri, asırlar boyunca evlilikler yoluyla korunmuştur.Bu ailelerdeki insanlar, ritüel ve kan içilmesi yoluyla harekete geçirilebilen belirli bir yabancı DNA ile doğarlar.

İnsan ırkı, bu gezegeni farklı zaman dilimlerinde yeryüzü ile etkileşime giren çeşitli dünya dışı kültürlerin tekrar eden çabalarından meydana gelen eski genetik mühendisliğin doğrudan sonucudur. Birçok dünya dışı yaratıcı ırkları, mevcut fenotipik ifadenize katkıda bulunmuştur. Bu, dünyanın neden farklı ırkların yaşadığı nedeninin gerçek açıklaması. Günümüz dünyasını kontrol eden yönetici seçkinler, insanlık DNA’sında sahip olduklarından çok, dünyasal olmayan DNA’nın fenotipik bir ifadesine sahiptir. Genetik olarak uzun zaman önce günümüz dünyasının yöneticileri olmak için bir sürüngen ırkları tarafından genetik olarak tasarlanmışlardı. Aktive edildiğinde DNA, reptillerin elinde bulundurduğu bedeni açar. Bu nedenle Illuminati bir kişinin kan bağını bilmek konusunda çok takıntılı davranıyor. DNA veri bankaları, kan çizgisine sahip olanları tanımlamak için tasarlandı. Bunlar, Illuminati gündemine hizmet eden ve görevlendirilen insanlar, çoğu ise gerçekte neler olup bittiğini ve ne için kullanıldığını bilmiyorlar. Sonra DNA aktive edilir ve bir karakter değişikliği geçirirler ve çok farklı bir bilinç zihinsel ve duygusal süreçlerini ele geçirir. Illuminati soy ailelerinin her yeni kuşağı, sürüngen varlıklar tarafından sahiplenilmesini sağlamak için uygun ritüele maruz kalır ve böylece döngü devam eder. Melez DNA aktivasyonundan sonra ona sahip olan sürüngen varlık ya da varlıklar tarafından kontrol edilirler.

Dünyanın yönlendirmesini kontrol eden Illuminati, binlerce yıl önce sürüngen bir dünya dışı ırk ve insanlık arasında melezleşmenin sonucu olan genetik hibritlerdir. Güç merkezi bu boyutta bile değil – alt dördüncü boyutta. Bu dördüncü boyut sürüngen varlıkları, birbirleriyle titreşim uyumluluğuna sahip oldukları için, bu hibrid kan hatları boyunca çalışırlar. Bu nedenle, Avrupa kraliyet ve aristokrat aileleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kurucu aileleri gibi, Amerika’nın liderlerini üreten takıntılı bir şekilde birbirleriyle kaynaşmışlardır. 1789’da George Washington dahil olmak üzere her cumhurbaşkanlığı seçimi, en çok Avrupa kraliyet geni olan aday tarafından kazanıldı.

You May Also Like:  Komik Tuvalet Kâğıdı Meydan Okuması!

Stratejik olarak korunmuş bir kan çizgisi var. Kapsamlı bir aristokratik şecere kaynağı olan Burkes Peerage and Baronetage, 44 ABD’li başkanın tümünün, tarih boyunca Avrupa kraliyet kan hattını göreve getirdiğini ortaya koyuyor. Burkes Peerage, seçimlerin gerçekten halka açık bir oy sistemine dayandırılmadığı, daha çok kraliyet genlerinin en yüksek yüzdesine dayandığı konusunda güçlü bir öneri yapar.

Illuminati yerli halkları ve onların kültürlerini yok etmeye çalışmıştır. Bu, Tanrı-Zihin bilgilerini ve yerlilerin bu bilgileri başkalarına vereceği ihtimalini yok etme girişimidir. Atlantis ve Lyrae’nin eski bilgi birikimi ile yerli kültürleri ortadan kaldırma gereksinimi özellikle önemlidir. Onlara en fazla problem veren yerli halk Cherokee Kızılderilileri idi, çünkü bu kabile Atlantis bilgilerinin çoğunu korudu, hatta Bear / Bigfoot frekansına bilgi için erişiyordu. Kuzeyde geniş Iroquois / Mohawk ulusları dağıldı. Atlantis halkının direkt torunları olan liderlerini Firavun olarak adlandıran Montauk, sistematik bir şekilde elendi.

Tam Kan ve Melezler

Icke’ye göre, Reptillerde bir hiyerarşi var. Özellikle, iki sınıf Sürüngen var – tam kan ve melezler. Tam kanlar, Reptillerden olduklarının farkındadır ve insan görünümüyle gerçek sürüngen derileri arasındaki formları değiştirebilir. Ayrıca, tam sürüngenler gerçek bir fiziksel kılık değiştirmez; Bunun yerine insan görünüşü insan zihnini değiştiren titreşimlerle yaratılır, bu nedenle beyniniz sadece bir insanın göründüğünü düşünür. Öte yandan, melez olanlar, sürüngen olduklarının farkında değildir ve insan olduklarına inanırlar, ancak Yeni Dünya Düzeni olarak bilinen gündemi ilerletmek için alt dördüncü boyuttan kontrol edilirler.

İnsan biçimini korumak için bu varlıkların insan kanını içmesi ve DNA kodlarını “insan” ifadesinde tutmak için içerdiği enerjiye erişmesi gerekir. Eğer yapmazlarsa, sürüngen kodlarını tezahür ediyorlar. İlluminati hibrid ailelerinin belirli kan çizgileri, asırlar boyunca evlilikler yoluyla korunmuştur. Bu ailelerdeki insanlar, vücutlarının ritüel ve kan içilmesi yoluyla harekete geçirilebilen belirli bir yabancı DNA ile doğarlar.

Günümüz dünyasını kontrol eden yönetici seçkinler, insanlık DNA’sında sahip olduklarından çok, dünyasal olmayan DNA’nın fenotipik bir ifadesine sahiptir. Genetik olarak uzun zaman önce günümüz dünyasının yöneticileri olmak için bir Sürüngen ırkları tarafından genetik olarak tasarlanmışlardı. Sümer efsanesine göre, Anunnaki genetiği manipüle etti ve bugün insanlık olarak bildiklerimizin üç versiyonunu yarattı. DNA’mızın nasıl manipüle edildiğini özel olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz, DNA’daki 64 kodonun sadece 20’sinin aktif olduğudur. Ek olarak, insanlık DNA’sı, diğer primatlardan 48’e kıyasla yalnızca 46 kromozoma sahip olduğundan diğer tüm primatlardan dramatik biçimde farklıdır. İlk iki kromozom bir araya getirilmiş gibi görünür, bu da Anunnaki’nin genetik manipülasyonunun bir bölümünü açıklayabilir.

Reptiller ve İlluminati

En iyi bilinen “gizli” toplumlardan biri Illuminati’dir ve bazı teorisyenlere göre Dracos tarafından kontrol edilirler. Bu düşünce, Montauk Projesi’nden kurtulduğunu iddia eden Stewart Swerdlow adlı bir kişi tarafından ortaya atıldı. “Çatışma ve Yaratılış” isimli kitabında Illuminati’nin 13 “Kraliyet Ailesi” olduğunu iddia ediyor. Illuminati’nin lideri, Draco Pinnacle’tan kısaltılan Pindar olarak bilinir ve safkan bir Sürüngendir. 13 aileden hepsi tam kanlı Reptillerdir, ancak 13 aileyi destekleyen, 300’ler Komitesi olarak adlandırılan sınıflar tam kanlı Reptiller değildir. Pindar, “Draco Pinnacle” için kısaltılmış bir terimdir. Sembolik olarak, bu, güç, kontrol, yaratma, nüfuz etme, genişleme, istila ve korkuyu temsil eder. Dünya’daki Illuminati, Draco İmparatorluğu’nda bulunan sisteme benzer bir piramit kontrol yapısı kurdu. Amerikan bir dolarlık banknot üzerinde bulunan sürüngen gözlü piramit, bu kontrol yapısının simgesidir. Sonraki tabaka, Pindar ve 13 yönetici aileye destek görevini yerine getiren ikinci komuta aileleridir. 13 yöneten aile üyesinin tamamı şekil değiştirenler olsa da, 300 destekleyici ailenin tüm üyeleri değil. Bununla birlikte, hepsi de yüksek oranda sürüngen DNA’sına sahiptirler. Onlar “300’ler Komitesi” olarak bilinirler.

Yeni Dünya Düzeni yeni bir kavram değildir. 90’lı yılların başında Başkan Bush, Yeni Dünya Düzeni’nin Birleşik Devletler için nihai hedef olduğunu kamuoyuna açıkladı. Yeni Dünya Düzeni, bu liderlerin onu olduğu gibi sunmaya çalıştıkları barışçıl özgürlük durumu değildir. Yeni Dünya Düzeni, nüfusun 500 milyon insanın altında tutulduğu mutlak denetim temelli bir Orwellian devletidir. Halkın gücünü elinden alıyor ve ayrıcalıklı egemen sınıfın emirlerini alan akılsız robotlara dönüştürüyor. Melezlerin istediği şey; güç ve kontrol. Kontrol yapılarının ardındaki niyet ne olursa olsun, bunun insanlığın ya da gezegenin refahıyla uyumlu olmadığı açıktır.

Hakim sınıf, bankacılar, kraliyet ailesi, cumhurbaşkanları ve başbakanlar, aslında her zaman aynı “takım” halinde oldukları halde, ayrı yönetici organlar olmanın yanılsamasını yarattılar. Stratejik olarak korunmuş bir kan bağı var. Günümüzde para ve iktidarın dünyaya hakim olması bir sır değil. Şirketler ve bankalar, insanlardan daha fazla güce sahiptir ve bu, nüfusun büyük bir çoğunluğu tarafından tanınmaya başlanan bir şeydir. Icke, tüm gezegenin ve tüm sistemlerinin düzenlenişini denetleyen bir dünya hükümeti var diyor. Bu dünya hükümetine, pek çok kişi tarafından illuminati deniyor, ancak bu organizasyonun farklı seviyeleri için birden fazla isim var. Sorun, bu bilgiyi öğrenen ve bu gizli topluluklara karşı öncü bir güç olarak kamuya açıklanan herkesin çabucak susturulmasıdır. John Kennedy’nin öldürülmesi bunun mükemmel bir örneğidir ve son konuşmasında, vurulmadan çok önce değil, gizli egemen sınıf konusuna değinmiştir.

Illuminati hedeflerini ilerletmek için yapay ülkeler yaratıyor. Bunların örnekleri Birleşik Devletler, İsviçre, Kuveyt, Sovyetler Birliği, Panama, İsrail, İtalya, Yugoslavya, İngiltere, çoğu Siyah Afrika, tüm Arap ülkeleri ve Orta ve Güney Amerika’dır. Bu uluslar, egemen aileler ve onların taraftarları için zenginlik kazanmak, servetlerini gizlemek veya korumak ve savaş başlatmak veya askeri bütçeleri artırmak için gerekli istikrarsız koşullar yaratmak için yaratılmıştır. İsviçre nötr bir bankacılık merkezi olarak kuruldu, böylece Illuminati aileleri, savaşlardan ve meraklı gözlerden imha edilmekten korkmadan fonlarını korumak için güvenli bir yere sahip olacaktı. Birleşik Devletler, Illuminati ailelerinin her biri için birer tane olmak üzere 13 koloni ile kuruldu. Orijinal bayrakta 13 yıldız vardı ve hala 13 çizgili. Birleşik Devletlerin sembolü olan kartal, pençelerinde 13 ok tutuyor.

———————————————————-

Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Çeşitli Hayvanlar Ne Kadar Uzağı Duyabilir

The Dark Knight / Kara Şövalye (2008) Replikleri