in

Çatalhöyük Nerede? Çatalhöyük Özellikleri ve Önemi


9 bin senelik bir neolitik yerleşim olan Çatalhöyük, yaklaşık 8 bin insanın bir arada yaşadığı gelişmiş bir köy yerleşimi. Konya’nın Çumra ilçesi sınırlarında bulunan Çatalhöyük ilçenin 10 kilometre doğu bölgesinde yer almaktadır. Kent, biri batıda diğeri doğuda olmak üzere iki ayrı tepeden (höyük) oluşuyor. Adını da bu ikiye ayrılmış “çatal” konumundan alıyor. UNESCO Dünya Mirası Komitesi, Çatalhöyük Neolitik Kentinin Dünya Mirası Listesine kaydedilmesini oybirliğiyle kabul etti. Karara esas olan raporda, tarihi M.Ö. 7400 yıllarına uzanan Çatalhöyük’ün Neolitik Dönemin belli bir aşamasının eşsiz bir tanıklığını teşkil ettiği ve insanlık tarihinde önemli bir aşamayı temsil eden bir yerleşim tarzı ile toplum anlayışı ve eşitlik ideallerine dayanan bir kentsel plana sahip olduğu da vurgulandı.

Geçmişi Cilalı Taş Devri’ne (M.Ö. 7 bin) kadar uzanan Çatalhöyük, insanların ilk kez toplu yerleşime geçtiği, ilk kez koyun ve keçi gibi hayvanların evcilleştirilip buğday tarımına geçtiği yer olarak biliniyor. Çatalhöyük, yerleşik yaşamın bilinen en eski ve en büyük örneği olması açısından dünyada tek. Çatalhöyük ayrıca çanak-çömlek, metal ve toprak kapların insanoğlu tarafından ilk kez kullanıldığı yer. Tahta kaplar ve dokuma örneklerinin de dikkat çektiği, evlerin duvarlarının eşsiz resimler ve süslemelerle kaplı olduğu Çatalhöyük, daha sonra Avrupa’dan Hindistan’a doğru yayılacak olan Hint-Avrupa dillerinin ortaya çıkmasında ve yayılmasında önemli bir rol oynamış. Çatalhöyük’ün 1958 yılında arkeolog James Mellaart tarafından keşfedilmesinden sonra kazılar, 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapıldı. Verilen aranın ardından 1993 yılında yeniden başlayan kazı çalışmaları Stanford Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ian Hodder liderliğinde yürütülüyor. 2015 yılı kazı raporunda yapılan çalışmalarla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Ian Hodder, oldukça ilginç bulgulara rastlanıldığını belirterek, bunlardan en önemlisinin insan biçimli taş heykel olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ian Hodder, şunları söyledi: “2015 yılında Çatalhöyük’te oldukça ilginç buluntular ortaya çıkarıldı. Bunlar arasında en dikkat çekici olanlarından biri boyalı antropomorfik (insan biçimli) baş oldu. Bir hayvan veya insan olarak yorumlanabilecek ve kasıtlı olarak belirsiz bırakılmış olabilecek bu yüzde gözlerin yerlerine obsidyen pullar yerleştirilmiş ve yüz boyanmıştır. Bu nitelikte bir obsidyen kullanımına Çatalhöyük’te ilk kez rastlanmaktadır ve Neolitik Anadolu’da da oldukça nadiren gözlenmektedir.”

catalhoyuk-buluntulari

Dünyanın bilinen ilk toplu yerleşim birimlerinden Çatalhöyük’te bugüne kadar yapılan kazılarda bir merkezi otorite ya da savaş izine rastlanmadı. Çatalhöyük’te özgür ve bireysel yaşam göze çarpıyor. Kazı sorumlusu olan Cambridge Üniversitesi’nden arkeolog Shahina Farid şunları söylüyor: “Bu uygarlığın yöneticisiz, rahat ve bireysel özgürlüğün ağır bastığı bir yaşam tarzına sahip olduğu sonucuna varmak mümkün. Birbirine saygılı insanların ortak kararlar alarak, organize şekilde yaşadığı sanılıyor. Evlerin duvarlarında daha çok av sahneleri ile hayvan çizimleri ağırlıklı, savaş sahnesi yok. Bu toplumun başkalarıyla savaştığını gösteren buluntuya da rastlanamadı. İnsan kemiklerinde, kesici alet izi de görmedik. Belki de savaşacak kimseleri yoktu.”

You May Also Like:  Küresel Isınma Hakkında İlginç Bilgiler

çatalhoyuk-nerede

Arkeologlar Çatalhöyük’te 8 bin kişilik bir nüfustan sözediyor. 9 bin yıl önce, neolitik ve kalkolitik çağda başlayan yaşam aralıksız tam 1400 yıl sürmüş. Şimdi bu yaşamın izlerini doğu ve batı höyüklerinde görmek mümkün.  Adını da çatal şeklindeki bu iki höyükten alıyor. 14 hektarlık bir alana yayılmış Çatalhöyük’ün doğu höyüğünde M.Ö. 7400-6200 arasına tarihlenen 18 neolitik yerleşim katmanı bulunuyor. Evler birbiri üstüne, aynı planla yapılmış. Önceki konutun duvarları, sonrakinin temeli olmuş. Saray ve tapınakların bulunmadığı Çatalhöyük’te sanat anlayışı fazlasıyla gelişmiş. Evlerin duvarlarında, o günkü yaşamı anlatan birçok duvar resimi bulunmuş. 1963 yılındaki kazıda ise Çatalhöyük kent planı olduğu anlaşılan bir harita ortaya çıkarılmış. 8200 yıllık bu harita, dünyanın bilinen ilk haritası. 3 metre uzunluğunda, 90 cm. genişliğindeki harita halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Ayrıca konut duvarlarında yer alan tasvirlerde av ve dans sahneleri, insan ve hayvan resimleri bol bol işlenmiş. Hayvanların bu kadar resmedildiği Çatalhöyük, onların evcilleştirildiği ilk yer olarak biliniyor. Özellikle sığırlar ve köpekler evcilleştirilmiş. Bu, yerleşik hayata daha kolay adapte olmalarını sağlamış. Yerleşik hayata geçişle tarıma başlamışlar. Buğday ve arpanın yanı sıra bezelye, mercimek, elma, badem, çamfıstığı, ceviz gibi ürünlerin ehlileştirilmiş olarak elde edildiği biliniyor. Çatalhöyük’te bulunan memeli hayvan kalıntıları arasında kirpi, yabantavşanı, tilki, kurt, köpek, ayı, yabankedisi, yabandomuzu, katır, alageyik, kızılgeyik, karaca, sığır, keçi ve koyun yer alıyor.

çatalhoyuk-onemi

Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarındaki 9 bin yıllık neolitik yerleşim yeri Çatalhöyük’te yapılan kazı çalışmalarında, yanmış bir evin tabanında bebek iskeletine sarılmış dünyanın ilk kendirden dokunmuş keten kumaş parçası bulundu. Kazı çalışmalarında bulunan kumaş parçasına dikkat çeken Ian Hodder, şunları söyledi: “Yangın, binanın zeminini ve platformlarını ısıtarak fırınlama etkisi yaratmış. Böylece zeminin altındaki gömüleri ve gömülerle birlikte yerleştirilen bir kumaş parçasını korumuş. Bu kumaş parçası kazı evindeki laboratuvarlarda incelenmiş ve kumaşın kendirden dokunmuş keten olduğu tespit edilmiştir. Bu dünyadaki ilk kumaş parçalarından biri olmakla birlikte aynı zamanda en iyi korunmuş örneklerden de biridir. Çok ince dokunmuş olan bu keten parçası, büyük ihtimalle Orta Anadolu ‘ya Doğu Akdeniz’den gelmiştir. Neolitik dönemde Orta Doğu’da gerçekleşen uzun mesafeli ticarette obsidyen ve deniz kabuklarının değiş tokuş yapıldığı çoktan beri bilinmekteydi. Ancak bu kumaş parçası ticaretin bir başka içeriğini ortaya çıkartmış olabilir. Belki de değiş tokuşu Kapadokya obsidyeni karşılığında yapılmıştı.”

catalhoyuk-sehri

Çatalhöyük Kazı başkanı Ian Hodder Avrupa kültürünün temellerini Çatalhöyük’ün oluşturduğunu, hatta Alman gen yapısında Orta Anadolu gen yapısının özelliklerinin görüldüğünü söylüyor. Hodder Çatalhöyük’te yaşayan toplumla ilgili önemli sonuçlar elde ettiklerini, barış ve eşit şartlarda yaşayan halkların savaş ve kavga etmeksizin yaşadıklarını mezarlardan çıkan buluntularda görmenin mümkün olduğunu belirtti. Mızrak, balta gibi kesici aletlerle yaralanan ve ölen insan iskeletlerine ulaşılmamış olmasının bu tezi güçlendirdiğini ifade eden Hodder şöyle diyor: “Nüfus Çatalhöyük’te büyüyor. Dolayısıyla evlerin yoğunluğu da artıyor. 8 bin kişi artık yaşayamaz duruma geliyor ve salgın hastalıklar baş gösteriyor. M.Ö. 6500 yıllarından sonra çevreye bir yayılma başlıyor. Binlerce yılı alıyor bu yayılma. Alman genlerinde Orta Anadolu gen yapısının özelliklerini görüyoruz.” ABD Maine Üniversitesi sosyoloğu Profesör Jon T. Oplinger, Çatalhöyük’te, Avrupa’nın kökenine ışık tutacak bilgilere  rastlandığına dikkat çekti. Profesör “Çatalhöyük’te genetik arkeoloji açısından üzerinde durmamız gereken bir şey var. Buradaki buluntularla Güney Avrupa’daki buluntular aynı. O dönemde Avrupa’da yaşayan insanlarla Çatalhöyük insanının, mitokontriyal DNA ve Y kromozomal DNA’ları açısından, bu bağlantıyı kurabiliyoruz. DNA mutasyonlarındaki benzerliklerin coğrafi dağılımı, arkeolojik buluntular olan çanak çömleklerin coğrafi dağılımıyla aşağı yukarı aynıdır” diyen Oplinger, bu verilerin, Avrupa’nın temelini oluşturan insanların, güneyden geldiği tezini kuvvetlendirdiğini, Avrupa insanının Anadolu’dan kuzeye çıktığını düşündürdüğünü söyledi. Oplinger, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çatalhöyük ile günümüz insanı arasındaki DNA mutasyonu uyumu, Konya’da hâlâ yaşayan erkek nüfusun yüzde 40’ında görülüyor. Neden kadın değil de erkek? diye soracaksınız.  Çünkü mutasyon y kromozomlarında görülür, y kromozomunu ise erkekler taşır. Bugünkü Konya ile Çatalhöyük arasındaki bağ, sadece coğrafi olarak değil, nüfus itibarıyla da vardır.”

You May Also Like:  Kapadokya’nın Gizemi

catalhoyuk

Ortadoğu ve Akdeniz çanağında ilk kez insanoğlunun topraktan kap yapmaya başladığı yer olan Çatalhöyük, ilk kez buğday yetiştirmeye başlamaları ve evlerde dini inançları doğrultusunda çizilen duvar resimleri ve öküz başlarıyla ön plana çıkıyor. Ian Hoddder, Çatalhöyük’ün, Avrupa’da yaşayan halkların bile ataları olabileceğini, bu insanların beslenme şekilleri, kemik yapıları, genetik özelliklerine ilişkin her yeni bulgunun, günümüz modern insanının bilinmeyenlerine kapı araladığını vurguladı. 9 bin yıl önce burada yaşayan ve tarıma yeni başlayan insanların 1,70 metreden kısa olduklarını ancak, günümüz insanından çok daha güçlü olduklarını savunan Hodder, şunları söyledi:  “Burada çok sayıda mezar, iskelet buluyoruz. İncelememizde ne yiyip ne içtiklerini, vücut ve kas yapıları hakkında detaylı bilgilere ulaşabiliyoruz. Çatalhöyük insanının vücudunda yağ sorunu yoktu. Et ve balık ile elma gibi çeşitli meyvelerle besleniyorlardı. Günlük yaşamlarında hareketliydiler. Buğday yetiştirmeye başlamışlardı ancak, karbonhidrat tüketimleri yok denecek kadar azdı. Ayrıca, böğürtlen gibi çalı türü bitkilerin meyvelerini yiyorlardı. Evlerine çatıdaki delikten girip çıkıyorlardı. Evdeki ocaktan çıkan duman, tıpkı sigara içme etkisi yapıyor, sağlıklarını etkiliyordu. 40 yaşına kadar ancak yaşayabiliyordu. Tifo ve dizanteri gibi hastalıklarla baş edemiyorlardı. O dönemin zor şartlarına rağmen, 70-75 yaşına kadar ulaşan kişileri tespit ettik. Evlerde insan iskeletleri de dahil çok fazla buluntu var. Bazı duvar resimlerinde, avcıların üstünde basit şekilde çizilmiş leopar desenli kıyafetler görüyoruz. Leoparlar çok güçlü ve tehlikeli hayvanlardır. Leoparı avlayan kişilerin, bu hayvandan daha güçlü olduğunu göstermek istediklerini sanıyoruz.” Çatalhöyük’te duvar resimlerinde bolca leopar figürü yer aldığı halde, niçin hiç leopar kemiği bulunmadığı hâlâ gizemini koruyan bir konu. Diğer bir konu, yine duvar resimleri arasında yer alan başsız insanlara saldıran akbabalar. O insanlar neden başsızdır ve akbabalar onlara neden saldırmaktadır? Evlerin tabanında bulunan bazı iskeletlerin başsız olması, kafataslarının başka yerlerde çıkması bu gizemi daha da artırıyor. Evlerin dikkat çeken özelliği yapılarda kapı kullanılmaması ve içeriye tavandan açılan bir delikten girilip çıkılması. Bunun iki nedeni var: Birinci sebep çok kuru ve sert olan iklim koşullarından korunmak, ikincisi insanların öldükten sonra ruhlarının dolaştığına ve başka bedenlerde yeniden hayat bulduğuna inanılması. “Bu ruhların kapıdan değil de çatıdan gireceği varsayılmış olabilir” diyor Ian Hodder. Çatalhöyük’teki halk ölülerini de yaşadıkları evlerin altına gömüyor. Çatalhöyük’te evler bir oda, bir depodan oluşuyor ve duvarları birbirine dayalı bulunuyordu. Bu anlamda kentin sokağı yoktu. Sokaklar, evlerin düz biçimde yapılmış damlarıydı. Yani evlerin üstünde yürünüyordu. Zaten evin kapısı görevini damdaki delikler yapıyordu. Bir başka ifadeyle evlere damdan merdivenle giriliyordu. Damlardaki bu delik, aynı zamanda evde yemek yapmak ve ısınmakta kullanılan fırın için de baca görevi görüyordu. Yakacak ve yapı malzemesi olarak kullanılan ağaçlar arasında meşe, ardıç, çınar, pelin, incir ağacı, karaağaç, akçaağaç, söğüt, kavak yer almaktadır.

You May Also Like:  22 KOLAY EV YAPIMI PASTA SÜSLEMESİ

catalhoyuk-nedir

Ian Hodder daha önce, Çatalhöyük insanının tahıl gibi kuru besinlerle beslendiğini düşündüklerini ancak her yeni bulgunun, kendilerine bu konuda yeni bilgiler verdiğini söyledi. Prof. Hodder, “Geçen kazılardan çıkan buluntu örneklerini incelediğimizde Çatalhöyük insanının beslenme şekli konusunda bilmediğimiz ayrıntılara ulaştık. Daha önce bu insanların sulak olmayan bir yerde yaşadıklarını, beslenme şekillerinin de buna bağlı olduğunu düşünüyorduk. Ancak son kazılarda en çok tükettikleri besin maddesinin balık olduğunu tespit ettik. Muhtemelen balıkları o dönemde çevredeki akarsulardan yakalıyorlardı” dedi.  Nature dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçlarına yönelik makale, Çatalhöyük’te bulunan çömleklerde balmumu kullanıldığını gösterdi. Bu da Neolitik dönem çiftçilerinin arı ürünlerini kullandığına dair en eski kanıt olarak kayıtlara geçti. Makalenin Başyazarı Dr. Melanie Roffet-Salque, “Bal arısının kullanılmasının en açık nedeni bal. Çünkü bu, tarih öncesi insanlar için nadir bir tatlandırıcı. Fakat balmumu, kendi içinde çeşitli teknik, ritüel, kozmetik ve tıbbi amaçlarla, örneğin gözenekli seramik araçları su geçirmez hale getirmek için kullanılmış olabilir” dedi

 

———————————————————-

Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Hiç Bir İtfaiyecinin Söndüremeyeceği Yeraltı Yangınları

Akasya Durağı (Dizi, 2008 – 2012) Replikleri