in

Ateş Üstünde Nasıl Yürünür? Ateşte Yürümenin Sırrı


Ateşte yürümenin, yakın zamanlara kadar Uzakdoğu’ya özgü bir göz boyama sanatı olduğu sanılıyordu. Fakat yapılan incelemeler herhangi bir hile olmadığını kanıtlıyor. Bu işi yapanların henüz bilinmeyen birtakım yasaları kullandıklarına muhakkak gözüyle bakılıyor.

Ateş üzerinde yürüyebilmeyi başaran kişilerden bazıları, bu tür bir yeteneğe doğuştan sahip olurlar. Bir kısım insanın sonradan böyle bir özelliği elde ettiği kabul ediliyor. Ama bazılarına bu özellik kelimenin tam anlamıyla iliştirilmiştir. 450 derece sıcaklıktaki kor taşlar üzerinde yürüyebilen kişilerin, bu işi yanmadan nasıl başardıklarını çağdaş bilim çözemiyor.

1890’larda, Albay Gudgeon adlı Yeni Zelandalı bir hâkim ve üç arkadaşı önemli bir gözlem yaptılar. Bir gün, Polinezya’nın, Raratoa yöresinde, bir Şamanın ateş üzerinde yürümesini izlediler. Şaman onlara, herkeste doğa-üstü koruyucu bir gücün olduğunu söyledi. Buna inanıyorlarsa ateş üzerinde yürümelerini önerdi. Albay Gudgeon ve arkadaşı teklifi kabul ettiler. Ayakkabı ve çoraplar çıkardılar. Tehlikeli yürüyüşü basarıyla tamamladılar

Ancak gruptakilerden biri, kuralları çiğneyerek, “Lut peygamberin karısı gibi dönüp arkasına baktı ve fena şekilde yandı. Ateşin bulunduğu çukura yaklaşırken Gudgeon da tedirgindi, yüzünü yalayan sıcak dalgaları hissediyordu.”Ayağımın derisinin tümüyle soyulacağını sandım” diyor. Ama öteki tarafa vardığında hissettiği tek şey, elektrik şokuna benzer bir yanmaydı.

 

1912’de Avrupalı izleyicileri eğlendirmek amacıyla 40 fanatik Brahman taralından düzenlenen gösterişli ateş yürüyüşü. Yoğun dinsel coşku durumunu güçlendirmek amacıyla kutsal nesneler taşıyorlar. Görünürde nesneler onları akkor halindeki çukura karşı duyarsız yapıyor.

Isı 400 Dereceden Fazla

Kendi denemesi başarıyla sonuçlandıka sonra, Gudgeon’un arkadaşı Dr. Hocken bazı deneyler yaptı. Yanında 400 dereceye kadar gösterebilen bir termometre vardı. Ateşin iki metre kadar üstünde tuttu. Hemen yükselen cıva, doktora göre neredeyse patlayacaktı ama cam borunun lehimi daha önceden erimişti bile. Dr. Hocken daha sonra ateş üzerinde yürüyen yerlilerin ayaklarını yakından inceledi. Ayakları yumuşak ve normaldi. Kesinlikle ayak derilerinde bir değişiklik yoktu. Herhangi koruyucu madde olup olmadığını anlamak için de deri örnekleri aldı. Hatta yerlilerin ayak tabanlarını diliyle yaladı. Yerlilerin kimyasal bir koruyucu madde kullanmadıklarını gördü. Gördüklerine bir hile karışmamış olduğundan kesinlikle emindi.

Karşı Çıkan da Var!

Dr. Hocken’in dikkatle sürdürdüğü bilimsel incelemelere rağmen, elde ettiği sonuçları bazı çevreler kabul etmedi. Mesela,folklor derneği başkanı olan Edward Clodd 1895’teki başkanlık konuşmasında aeşte yürüme olaylarını küçümsedi. Olayın tümüyle sahtekârlık olduğunu ileri sürdü. “Bu isin nasıl yapıldığını bildîğimi iddia edecek değilim. Ama bilinen bir gerçek vardır. Çıplak ayakla dolaşanların tabanları bir süre sonra hissizleşmeye başlar. Bizim kalın botlarla zor dayandığımız sıcaklığa rahatlıkla dayanırlar.”

Clodd, bu iddiasını sürdürdü. Sulandırılmış sülfürik asit ve alüm kullanılarak ayakların hissizleştirildiğini söylüyordu: “Şu bilinen bir gerçektir” diyordu. “kişi nemli olduğu müddetçe elini akışkan haldeki demir eriyiğinde tutabilir. Şiddetli ısı, nemin eli çevreleyecek bir şekilde kalmasına neden olur. bu yüzden el ile eriyik arasında bir tür tabaka oluşur.  Böylece sıcaklık da dayanılır hale gelir.”

You May Also Like:  Örümcekler Sizden Daha Yükseğe Sıçrar

Yeniye İnanmıyorlar

Clodd’un bu iddiaları Andrew Lang’ın ilginç ve etraflı cevabına yol açtı. Lang, 1890’ların en önde gelen tarihçi ve insanbilimcilerindendi. Virgillius’un anlattığı benzer olaylara, seyahat kitaplarına, azizler hakkındaki efsanelere ve ateş denemelerine değiniyordu, însanbiliminde bu tür olayların değerli bir birikim oluşturduğuna işaret etti.

Lang, yaşamakta olan tanıkların anlattığı benzer olaylara ilgisiz kalınmasına karşı çıktı. Nedense kanıtlar sağlam ve yakın zamana ait olduğunda, tanık daha çok sorgulanıyordu. Herkes, eskiden olmuş olabilir, ama şimdi olamaz diyordu, Lang, ateşte yürüme ve ateşe dokunma olaylarında “ruhsal” bir yan olmadığını söylüyor. Ama zaman zaman hilekârlık yapıldığı da bilinen bir gerçek.

Edward Clodd ateşte yürümenin kolay bir hile olduğunu düşünüyordu. Andrew Lang Clodd’dan teorisini kendi üzerinde kanıtlamasını istedi ama Clodd denemeyi reddetti.

Hile Aranıyor

Gerçekten de ateşte yürüme hilesi çok eski ve çok yaygındır. Clodd ise sulandırılmış sülfürikasit ve alüm kullanıldığını iddia ediyor. Herhalde kendi üzerinde bu tür bir deney yapmadı. Dolayısıyla elinde deneye dayalı bir sonuç da yok. Oysa bilimin en önemli öğelerinden biri deneydir.

Fakat, bu konuda 20-30 yıl süresince deneyler yapanlar da var. Dr. T.N. Hocken gibi bilim adamları bu tür olayları dikkatle incelediler ama nedenleriyle pek ilgilenmediler. Örneğin, Tahitili Dr. John G- Hill ateş dolu bir çukuru geçen bir adamı inceledi. Adamın yüzü ateşten soyulmuştu. Ama ayakkabısı, çorabı ve ayaklarında hiçbir yanık izi yoktu.

Fiji Adaları’nda tıp görevlilerinin şefi olan Dr. B. Glanvill Corney, 1914 Şubat ayında yayınlanan bir yazısında, yaptığı ayrıntılı bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Corney, yüksek ısıda taşlar üzerinde yapılan kitlesel yürüyüşleri izledi. Bu yürüyüşlere katılan herkesin ayağını, yürüyüşten önce ve sonra inceledi. Ne bir hileye, ne de yanma izine rastladı.

Görkemli Gösteri

Bilimsel açıdan yeterli koşullarda yapılmış olmasa da 1921’de Hindistan’da yapılan bir ateş yürüyüşü de bugüne kadar yapılan en gösterişli yürüyüş olarak kabul ediliyor. Madras kentindeki bir Katolik Piskoposu, arkadaşı olan bölge Maharaja’sından (Hintli eyalet başkanı) bir ateşte yürüme gösterisi düzenlemesini istemişti. Olayı anlatan yazar Oliver Leroy’a göre, Maharaja, Müslüman bir fakir buldu.

You May Also Like:  KADINLARIN HAYATINI KOLAYLAŞTIRACAK VE AKILLARINI BAŞINDAN ALACAK 35 GÜZELLİK ALETİ

Fakir, ateşte yürüyenlerin üstüne sihirli, koruyucu bir örtü tuttu. Maharaja’nın, tümü Hrisitiyanlardan oluşan askeri bandosunun dehşet dolu bakışları altında ilk gönüllüler alevler arasından geçtiler. Müslüman fakir, izleyiciler arasından isteksiz kişileri de tutup ateşe itiyordu. İzleyicilerin korkulu bakışları şaşkın gülümsemelere dönüşüyordu. Sonunda bando görevlileri de yürüyüşe razı edildiler ve ateşi iki kere boydan boya geçtiler.

14 yıl sonra, 1935 Eylül’ünde Londra Üniversitesi’nden bir grup bilim adamının denetimi altında, bilimsel bir ateşte yürüme deneyi düzenlendi. Surrey, Carlshalton’da 7 metrelik ateş dolu bîr çukur hazırlandı. Ortalama ısı 800 dereceydi. Kuda Bux adında genç bir Müslüman Hintli, çukuru boylamasına dört kere geçti.

Bu sefer de yapay bir korunmaya başvurulmadığı görülüyordu. Hile ihtimaline karşı yapılan sıkı denetime rağmen izleyiciler arasında birkaç inatçı kişi vardı. Bunlardan biri olan ünlü “hayalet avcısı” Harry Price bile Kuda Bux un olanaksız olanı gerçekleştirdiğini söyledi. Deneye katılan bir doktor, izleyicilerden Harold S.VV.Chibbett’ın kulağına eğildi ve bu “numarayı” herkesin yapabileceğini söyledi. Denemesi istendiğinde ise kıyafetinin pek uygun olmadığını ileri sürdü.

Kitlesel Hipnoz

Bir yığın kanıt karşısında, böyle korkakça sözler sarf etmek ve uydurma açıklamalar yapmak çok anlamsız. Bazı kişiler tek başlarına ya da grup halinde bu gizemli yeteneklerini gösteriyorlar. İşin içine hiçbir hile katmadan, yanan kömürler üzerinde yürüyor, kor halindekileri ellerine alabiliyorlar. Acaba işin sırrının bir zihin hilesinde mi yattığı, yoksa bir kitlesel hipnozun mu söz konusu olduğu bilinmiyor.

Başına Tuz Serpiyorlar

Profesör Stephenson bir tarihte Tokyo’da, 27 metre uzunluğunda ateş dolu bir çukurda yürüdü. Fakat daha önce bir Şinto rahibi, onu bir tapınağa götürdü ve başına tuz serpti. Profesör ateş üzerinde yürürken ayağında hafif bir yanma hissetti. Ama bir noktada, aniden kısa süreli bir acı saplandı. Sonradan ayağında önemsiz bir kesik olduğunu gördü. Sanki keskin bir taş buna neden olmuştu. Anlaşıldığına göre, tuz serpme töreni onu sadece ısıdan koruyor. Acı duymasını önleyemiyor.

Ruhsal Çoşku

Fiji Adaları’nda bir ateşte yürüme gösterisini izledikten sonra, Dr. Harry B. VVright da benzer bir gözlemini anlatıyor. Wright’a göre insanlar yürüyüş sırasında ruhsal bir coşkuya kapılıyorlar. Ama törenden önce ve sonra, ayaklarına iğne ve yanan sigarayla dokunulduğunda doğal bir tepki gösteriyorlar ve acı duyuyorlar.

You May Also Like:  Hayvanlar Bizlerden Nasıl Daha Çok Çalışırlar

Töreni yürüten rahibin ya da Şamanın yürüyenlerin acısını yüklendiği birkaç olay biliniyor. Bu tür durumlarda töreni yürüten kişinin kendine inananları hipnotize ettiği ya da coşturduğu kabul ediliyor. Ama bu etki geçer ve kişinin inancı sarsılırsa bu kez ateş son derece yakıcı olabiliyor.

Ateş Yiyiciler

Ateşe bağışıklığı doğal yetenek olarak açıklamada bir doğruluk payı olabilir. John Evelyn’in Richardson adındaki ateş yiyiciyle ilgili olarak anlattıkları da bunu doğruluyor. Sihirli ya da ruhsal güçleri olduğunu ileri sürmeyen bu kişi, açıkça ateşi yiyor. Max Freedoom Long’un anlattıkları da bu türe girer.

1940’larda sirklerde çalışan bir ateş yiyici Long’u çok etkiledi. Düzenlediği özel gösteriye bir dişçiyi de çağırdı. Ateş yiyici, bir oksijen kaynağının güçlü alevini ağzının içine tuttu. Çenelerini de sonuna kadar açarak yakından incelemeyi mümkün kıldı. Ayrıca metal bir çubuğu bükülebilir hale gelinceye kadar ısıttı. Dişleriyle de büktü. Long ve dişçi olayın gerçek olduğuna inandılar.

Elbiseler Nasıl Yanmıyor?

Ateşe meydan okuma gösterilerinde en anlaşılmaz olan insanların ateşe bağışıklığı değil. Elbiselerin ateşe bağışıklığı daha şaşırtıcı. Hipnozdaki trans durumu insanın tenini yanmadan koruyabilir. Peki bir çift çorap ya da ayakkabı nasıl hipnotize edilebiliyor? Maharaja’nın tümüyle giyimli bandosu ateşin içinden nasıl geçebildi? Hong Kong’daki Budist ateş dansçılarının da, safran rengindeki giysilerinin alevlerden ve sıcaktan hiç etkilenmediği gözlemlendi

British Museum’dan Dr. W. T. Brigham Güney Denizi’ndeki volkanik Kona adasında yapılacak bir ateş yürüyüşüne katılmaya razı olmuştu. Yürüyüş ötekilerden farklıydı. Çünkü adadaki yanardağ yeni püskürmeye başlamıştı. Koruyuculuk yapan üç Kahuna yani yerel büyücü, Brigham’a kendileriyle birlikte lavların içinden yürümesini önerdi.

Önce, ayakkabılarını çıkarmasını söylediler. Çünkü yapacakları büyü ayakkabıları korumuyordu. Profesör tereddüt edince büyücüler onu da öyle peşlerinden sürüklediler. Yanan çorap ve ayakkabılardan kalanlara kahkahayla gülen büyücülerle birlikte Profesör 46 m yürümek zorunda kaldı. Ayaklarına ve geri kalan elbiselerine hiçbir şey olmamıştı.

Bilinmeyen Yasalar mı?

Fiji’de yapılan deneylerden sonra Dr. Glanvill Corney, birtakım psikolojik yaklaşımların ateşte yürüme olayını açıklamaya yeterli olmadığını söylüyor. Öte yanda bu işin ruhsal bir açıklaması da yok… Fizik yasaları ile de tümüyle çelişiyor. Belki de henüz bilinmeyen fizik yasaları vardır…

———————————————————-

Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yeryüzünde Bugüne Kadar Meydana Gelen En Olağanüstü Şeyler

Adanalı (Dizi, 2008 – 2010) Replikleri