1. Çalışma hayatına etkisi. Stresin çalışma hayatına olumsuz etkisi büyüktür.
Düşük üretkenlik, motivasyon eksikliği, iş hataları, memnuniyetsizlik, ekip ve yönetimle çatışmalara yol açar. Öte yandan, stresin iş üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu gibi, çalışmanın da stres faktörlerini büyük ölçüde artırdığı araştırmalarla doğrulanmıştır. Özellikle stresli olan belirli uzmanlıklar vardır. Örneğin, bu sınıflandırmada finansal danışmanlık ve muhasebe ilk sırada yer almaktadır. Ek olarak, iş hayatı ile stres arasındaki bir diğer önemli nokta işten çıkarılmadır. İşten çıkarmalarla ilgili araştırmalar, işsizlikle birlikte stres, uykusuzluk ve sinirlilik gibi stres hormonlarının aktivitesinde ve psikosomatik hastalıklarda önemli bir artış olduğunu göstermiştir.
2. Stresin aile hayatına etkisi. Aile, sosyal, kültürel ve ekonomik bir bütünlük sistemidir. Aile yaşamı, günlük yaşamın yarattığı stres ve uyum zorluğundan arınmış, ilişkilerin olumlu olduğu bir ortam haline gelmelidir. Tarafların içinde büyüdüğü aile ortamı, eğitim farklılıkları, farklı ekonomik güçler ve aralarındaki yaş farklılıkları ailede çeşitli zorluklara ve gerilimlere yol açmaktadır.
3. Stres ve depresyon. Depresyon kelimesi, yorgunluk, keder, üzüntü, hayal kırıklığı, cesaretsizlik anlamına gelen Latince “depresus” dan türemiştir. Psikolojide depresyon, semptomlar, sendromlar, hastalıklar ve duygudurum dalgalanmaları dahil olmak üzere dört farklı şekilde kullanılır. Depresyon bir belirti olabilir ve birçok organik veya ruhsal hastalıkta görülebilir. Bir ruh hali olan depresyon, bazen görünürde hiçbir sebep olmadan, bazen de belli engellerden dolayı ortaya çıkar. Depresyon, giderek daha fazla insanı etkileyen psikolojik bir bozukluktur. Depresyon belirtileri şu şekilde sınıflandırılabilir: iştahsızlık ve kilo kaybı, uyku bozuklukları, yaşama karşı keyif eksikliği ve kayıtsızlık, huzursuzluk veya huzursuzluk, cinsel isteksizlik, değersizlik ve suçluluk duyguları, umutsuzluk ve üzüntü duyguları
4. Stres ve uyku bozuklukları. Nedeni ne olursa olsun, bir kişinin yaşadığı herhangi bir stres, gerginlik veya psikolojik sıkıntı, öncelikle uyku bozukluklarına yol açar. Bu sorunları inceleyen tüm check ve anketlerin ilk sorusu uyku sistemi ile ilgilidir. Uyku, insan hayatının ana faaliyetlerinden önce gelir. Genel sağlık sorunlarının uykuya yansıması gibi uykusuzluk ve diğer uyku sorunları da genel organik bozukluklara ve düşük yaşam kalitesine yol açar. Parasempatik sistem aktif olduğunda uyku oluşur. Stresli kişilerde genel dürtüsel durum çok yüksektir ve sempatik sinir sistemi aktiftir. Doğrudan stres durumunda olan bir kişi uyumakta güçlük çeker ve uyku bozuklukları yaşar.
5. Stresin neden olduğu fiziksel sorunlar. Fiziksel semptomlar arasında boğaz ağrısı, sırt ve boyun ağrısı, nefes darlığı, kalp atış hızında artış (taşikardi), soğuk ama terli eller ve ayaklar, gergin bacak kasları ve kızgın yüz ifadeleri bulunur. Fiziksel düzeyde aşırı stresin belirtilerinden biri de genel kaslardaki gerginliktir. Sinir gerginliğinden endişelenen biri muhtemelen fiziksel stres sendromundan muzdariptir. Kan basıncı (hipertansiyon), adrenal bezler stres altında adrenalin salgıladığında ortaya çıkar. Bu durum, kan basıncının artmasıyla birlikte kan damarlarının duvarlarının daralmasına neden olur ve stres sık sık tekrarlanırsa hipertansiyon daha kalıcı hale gelir. Kronik stres durumunda adrenalin hormonunun salgılanmasına ek olarak fazla kortikoid hormon salgılanır. Karaciğer normalde vücuttaki kortikoid seviyelerini düzenlerken, stres bu aktiviteyi durdurur ve aşırı miktarda salgılanan hormon vücutta dolaşır. Araştırmalar, bu durumun bağışıklığın zayıflamasına yol açtığını gösteriyor. Bu sürecin devam etmesi bazen mide ülseri oluşumuna neden olabilmektedir. Çünkü adrenalin ve kortikosteroidler arasındaki etkileşim sonucunda adrenalin mide zarına zarar verir ve bu hastalığın gelişmesine yol açar. Ek olarak stres, astım, dermatit, kolit ve romatizmanın başlıca nedeni olarak gösterilmektedir. Son araştırmalara göre stres, diyabetin gelişmesini ve kanserin nedenini uyarmada önemli bir faktördür.
6. Stres ve kalp hastalığı. Kalp hastalığından kaynaklanan ani ölümler genellikle stres, aşırı efor ve depresif dönemlere paralel olarak görülür. Stres, arterleri daraltarak kalp dokusundaki kanın hareketini engeller ve göğüste şiddetli ağrıya, kalp hızında artış veya azalmaya (taşikardi veya bradikardi), ayrıca depresyon ve anksiyete-nevrotik bozukluklara neden olur. Kalp yetmezliği, kalp krizi, hipertansiyon, hipotansiyon ve serebrovasküler hastalıkla sonuçlanır. Ruhsal sorunların kalp damar hastalıklarının gelişiminde özel bir yeri vardır.
7. Stres ve baş ağrıları. Son araştırmalara göre, genel nüfusun% 80-90’ı baş ağrısından muzdariptir. Stres, önemli bir faktör olarak gösterilmektedir. Baş ağrısı, kafada sürekli bir gerginlik ve baskı hissi ile kendini gösterir. Çelenk gibi başı çevreleyen sürekli tekrarlayan ağrı ile donuk ağrı görülür. Ağrı bazı kişilerde boyunda başlar ve alın ve gözlerde başlayarak başın her iki yanına da yayılır. Ağrı başladığı andan itibaren yoğunluğu artar. Hem iş hem de yaşam kalitesi üzerinde olumsuz etkisi vardır. Ayrıca migren atakları en yaygın stres faktörlerinden biridir. Her baş ağrısının migrenle ilgisi yoktur. Toplam nüfusun% 8-10’unu kapsar. Esas olarak değişen ağrılar, iştahsızlık, titreme ve kusmadan oluşan bir hastalıktır. Bu insanlar karamsar, bitkin ve depresif görünüyorlar. Gözaltı süresi boyunca kimseyle iletişim kurmak istemiyorlar. Herhangi bir fikrini ifade etmekte ve karar vermekte zorlanırlar. Bazı bilişsel işlev bozuklukları ortaya çıkar.
8. Stres ve diyabet. Araştırmalar, stresin şeker hastalarında kan şekeri düzeylerini artırdığını ve bunun da gözlerde, böbreklerde ve sinir sisteminde komplikasyonlara neden olduğunu gösteriyor. Stres, şeker hastalarının sadece düzgün beslenmesini engellemekle kalmaz, aynı zamanda egzersiz yapmalarını da engeller.
9. Stresin cilt üzerindeki etkileri. Esas olarak pigment lekelerinin oluşmasına yol açar. Deri döküntüleri ayrıca şiddetli stres altında da ortaya çıkabilir.
Terapi
Stres terapisinin ilk adımı, stres faktörlerini incelemek ve fiziksel etkilerini azaltmaktır. Öncelikle çevre, yaşam tarzı değiştirilmeli ve sosyal aktivitelere yönlendirilmelidir. Başka psikolojik rahatsızlıklar görülürse ilaç tedavisi ve psikolojik danışma paralel olarak uygulanır.
Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi Başkanı, psikolog Elnur Rustamov
Hazar Üniversitesi’nde psikoloji öğrencisi olan Narmin Guliyeva
pcc.az