BBu suali ilk duyduğumda lisede yaşadım. O gençler içinde bu probleminin “çocukça” geldiğini ve güldüğümü hatırlıyorum. Gene de bende bir yeri olmalı, şundan dolayı ara sıra cevaplayamayacağım bir yüz gösterecek ve hayal kırıklığımdan güçlenecek, yüzümdeki ironik gülümsemeden dolayı cevabı alacak “Elbet meydana getirecek. Sevilen”. Sadece bu yanıt benim için birazcık rahatsız edici.
Birkaç yıl sonrasında (erişkin hayatımda), gerçek iç cevapla karşılaştığımda, bu “saf” probleminin yanıtını aramayı bıraktığımı fark ettim. Yanıt ne sevmek ne de sevilmek. Yanıt, okuduğum kitapta bu iki değişik yönün kutupları şeklinde görünen fakat onları aşan ve birleştiren şu cümleden geliyor: “Şahıs sevilmeyi değil sevmeyi sevmeli”.
Bu cümlenin özünün tüm bağımlılıkları ve hayal kırıklıklarını aşmamızı sağlayacağını görüyorum. Sevmek gerekir. Sevilmiş olduğu şey kendini sevmek olmalı. Kendiniz için mümkün olan her şeyi “sevin”. Ve bu “aşkla yaşam, dünyadaki en büyük zorluktur”