Kronik yorgunluk bir sendromdur. Beyaz ırkta, özellikle eğitimli, yüksek gelirli ve çalışan kesimde daha yaygındır.
Kronik yorgunluk sendromu, çok yaygın bir sağlık sorunu olmamasına rağmen birçok kişiyi etkiler. Hastalık kadınların yaklaşık yüzde 70’ini ve özellikle 30-50 yaş grubunu etkiliyor. Hastalık henüz çok iyi bilinmediğinden genellikle teşhis edilemiyor ve göz ardı ediliyor. Bununla birlikte, kronik yorgunluk sendromu Avrupa ülkeleri ve Amerika’da uzun süredir yaygındır.
Kronik Yorgunluk Sendromu, nedeni ve başlangıç tarihinin tam olarak bilinmediği, ancak en az 6 ay veya daha uzun süren çok uzun ve kalıcı bir yorgunluk olarak tanımlanır. Kronik yorgunluk sendromunu teşhis etmek için tıbbi geçmişe, fizik muayeneye, zihinsel durumun değerlendirilmesine ve laboratuvar bulgularına ihtiyacınız vardır.
Hastalığın teşhisi:
Kronik yorgunluk sendromunun teşhisi için aşağıdaki iki kriter karşılanmalıdır: klinik olarak değerlendirilmiş, bilinmeyen kalıcı veya tekrarlayan yorgunluk yeni veya bilinen bir zamanda, devam eden hareketlilik eksikliği, istirahatte rahatlama eksikliği ve mevcut iş, eğitim, sosyal ve özel hayatın aktivitede önemli bir azalmaya yol açması durumunda, kronik yorgunluk sendromu olasılığı düşünülmelidir.
Aynı zamanda aşağıdaki semptomlardan 4 veya daha fazlası olmalı ve bunlar arka arkaya 6 ay veya daha uzun sürmeli ve yorgunluktan başlamamalıdır.
1. Önemli kısa süreli hafıza veya konsantrasyon bozukluğu
2. Boğaz ağrısı
3. Lenf düğümlerinde hassasiyet
4. Kas ağrısı
5. Çeşitli eklemlerde kızarıklık veya şişlik olmadan ağrı varlığı
6. Ortaya çıkan, resmi değiştiren veya şiddetli baş ağrısı
7. Sabah uyanamama (devam eden uyuşukluk)
8. Bir çalışmadan sonra 24 saatten fazla süren kırık
Bu ana semptomlar karın ağrısı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, kronik öksürük, ağız ve göz kuruluğu, kulak ağrısı, çene ağrısı, sabah bulantısı, mide bulantısı, gece terlemeleri, psikolojik problemler (depresyon, sinirlilik, panik atak), nefes darlığı, cilttir. Duyarlılık ve kilo kaybı gibi belirtilerin varlığı da ifade edilmektedir. Kronik yorgunluk sendromunun olası nedenleri 5 başlık altında toplanmıştır:
1. Bulaşıcı ajanlar (özellikle bazı virüsler)
2. İmmünolojik nedenler (bağışıklık sistemi ile ilgili)
3. Hormonal nedenler
4. Stres, sinir sistemi bozuklukları
5. Yetersiz beslenme
Stres hayatın bir parçasıdır. Ancak kontrol edilemeyen stres, diğer hastalıklar arasında kronik yorgunluk sendromunun en önemli nedeni olarak görülmektedir.
Kronik yorgunluk sendromunu teşhis etmek için özel bir check yoktur. Yorgunluğa neden olabilecek diğer klinik durumlar dışlandıktan sonra tanı konur. Özellikle kronik yorgunluk sendromu, depresyon ile karşılaştırılmamalıdır. Ancak zamanla hastalar ruhsal bozukluklar, özellikle de depresyon yaşayabilir. Ancak bu, depresyonu olan herkesin kronik yorgunluk sendromu olduğu anlamına gelmez.
Yaşam kalitesini nasıl etkiler?
Kronik yorgunluk sendromu yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Bu sendromdan etkilenen kişiler ciddi bir iş gücü kaybına uğrar. Böylelikle bu kayıp yüzde 50’ye varabilir hatta kişinin aylarca çalışamayacağı bir noktaya bile ulaşabilir. Aynı zamanda kişi gün içinde uyku problemleri nedeniyle konsantre olmada güçlük, unutkanlık ve saldırgan davranışlar yaşayabilir.
Önce stresi yönetebilmeliyiz. Herkesin bir stres normu vardır ve bu norm aşılmamalıdır. Düzenli bir yaşam tarzı, hafif egzersiz, sağlıklı beslenme ve excellent kiloda kalmak da kronik yorgunluk sendromu ve benzeri rahatsızlıkları önlemek için uyulması gereken temel kurallardır. Ayrıca uyku ritmine de dikkat etmelisiniz. İyi bir gece uykusu için yatmadan önce günlük stres nedenlerinizden kurtulabilir, en sevdiğiniz konuları düşünebilir veya düzenli bir uyku için sevdiğiniz bir filmi izleyebilirsiniz. Alkol ve sigaranın azaltılması da yorgunluktan kurtulmada en önemli faktörlerden biridir. Mümkünse, iş yükünü azaltmak, sorumlulukları paylaşmak veya kısa vadeli bir çalışma ortamından uzaklaşmak faydalı olabilir. Yoga ve meditasyonun da faydalı olduğu söyleniyor. Doktor gözetiminde olmanız şartıyla belirli bir süre vitamin ve mineral tedavisi almanız da tavsiye edilir.
Tedavide nelere dikkat edilmeli?
Tanı ve tedavi planlaması Multidisipliner bir yaklaşım esastır.Yani psikiyatrist, psikolog, fizyoterapist, diyetisyen, nörolog ve endokrinolog tedavinin başarılı bir şekilde sonuçlanması için birlikte çalışmalıdır.Alışkanlıklar, stres yönetimi yöntemleri, artan ve azalan faktörler hakkında bilgi verir. şikayetler daha sonra şikayet tedavi edilir.
Narmin Guliyeva
Hazar Üniversitesi Psikoloji Fakültesi öğrencisi
psychotest.az