Tıp zamanı, bilim ve insanlık için birazcık daha çok çaba sarf eden, değişik başarı derecelerine haiz isimsiz kahramanlarla doludur.
Mesela, sarı hummanın bulaşıcı bir hastalık olmadığına inanan ve bunu akla gelebilecek en iğrenç şekilde kanıtlamak için yola çıkan 19. yüzyıl Amerikalı hekim Stubbins Ffirth’i ele alalım.
İlk olarak, enfekte olanlardan çeşitli sıvılar topladı. Sonrasında sıvıyı gözlerine döktü ve içti. Kolunda bir yara oluştu ve kusmaya başladı. Enfekte olmadığını anladıktan sonrasında hastalarının kanı, tükürüğü ve idrarı ile deneylerine devam etti. Hastalığın bulaşıcı olduğu ortaya çıktı. Sadece kendisi hastalanmamıştı, zira hastalardan toplamış olduğu sıvılar artık hastalığın son evrelerine ilişik olduğundan bulaşıcı değildi. Kesinlikle sebepsiz yere kusuyordu.
Bir de, mutlak bir kahraman olan Dr Nicholas Senn var. Sözü uzatmadan izah edelim, kendisi tıp adına anüsüne büyük oranda hidrojen gazı pompaladı.
Senn, 1898 İspanyol-Amerikan Savaşı’nda vazife meydana getiren Amerikalı bir cerrahtı. X-ışınlarının yaygın olmadığı zamanlarda, bağırsakların yada midenin delinmiş olduğu karında kurşun yaralarının teşhis edilmesi ve bulunması inanılmaz derecede zordu. “İnce bağırsaklardaki yakıcı tabanca yaralanmalarının acil tedavi edilmezse istisnasız ölümle sonuçlandığı” göz önüne alındığında, bu durum bir problemdi.
Senn, bir plan hazırlığındaydı ve bu türden oldukça fazla ölüm görmüştü: Ölümcül yaralıları bir balon şeklinde şişirmeye başlayacaktı.
Mevzuyla ilgili bir gazetede, “Bir tesisatçının bir gaz borusunda bir sızıntıyı tespit etmesi şeklinde, mide yada bağırsakta bir yara aranması gerektiği aklına geldi” diyor.
Birçoğunuz hastaları şişirmeyi deli bir düşünce olarak görseniz de, bunun sebebi bir öncü gösterime haiz olmamanız ve adil olmak gerekirse, bir anüse gaz pompalama istekliliğinizin olmamasıdır. Senn bunların ikisine birden sahipti ve derhal işe koyuldu.
“Başarılması ihtiyaç duyulan ilk amaç, tüm mide-bağırsak kanalının hava ile şişirilmesi için geçirgenliğini kanıtlamaktı.”
Önceki deneyler, bölgeye su pompalamanın fena bir düşünce bulunduğunu göstermişti. “Bir çocuğun ince bağırsağının aşırı şişmeye maruz kalmış olduğu vakit kopması” da buna dahildir. Senn, dokular üstünde tahriş edici olmadığını ve yakılarak kolayca tespit edilebileceğini düşünerek hidrojeni kullanmayı tercih etti. Ek olarak, herhangi bir yangın bir tek yarayı yakacaktı.
Şüphesiz ilkin zavallı köpekler üstünde denedi, bazılarını anestezi altına alırken bazılarını almadı. “Gözlem iyileşme gösterdikten sonrasında hiçbir hayvan ölmemişti.”
Etkinliğini ve güvenliğini kanıtlamak için hakikat insan hastalar üstünde meydana getirilen bir takım deneyin parçası olarak ve kısmen iyi mi hissettirdiğini de birazcık merak etmiş olduğu için, Senn kendini şişirdi.
“Rektum başına ortalama 6 litre gaz püskürtüldü. Rektum kalınca bağırsağın ortalama olarak son 12-15 santimetre’lik kısmıdır. Kolonun son bölümünde adım atar, anüse ulaşan kısa ve dar geçide ulaştığında biter. Kolonun şişmesi, süreç süresince basitçe bir şişkinlik hissine niçin oldu, sadece gaz ileum içine kaçar kaçmaz kolik ağrıları yaşandı, bu da insuflasyon ilerledikçe arttı ve tüm gaz kaçtıktan sonrasında durdu, ki bu durum sadece bir buçuk saat sonrasında oldu, “diye yazdı.
“Bağırsaklar ve mide tamamen şiştiğinde, yaşamış olduğu his rahatsız ediciydi ve buna, aşırı terlemesine yol açan bir bayılma hissi birlikte rol alıyordu.
Uygulamayı denemiş olduğu ilk hasta, tabancayla yaralanan ve kurşun yarası olan 27 yaşındaki bir adamdı, sadece hayatta kalamadı. Bununla beraber, uygulamanın yaraların yerini tespit etmede yararlı bir vasıta bulunduğunu kanıtladı ve pek oldukça yaşamı kurtardı, ta ki X-ışını teknolojisi yaygınlaşana kadar. Böylece yaralıların artık rektum kanalıyla şişirilmesine gerek kalmadı.
Derleyen: Feyza ÇETİNKOL
Kaynak: iflscience
Kaynak: https://www.bizsiziz.com/hidrojen-gazini-kendi-anusune-pompalayarak-hayat-kurtaran-kahraman-doktor/