Yeni Zelanda’nın unutulmuş Beyaz ve Pembe Terasları günyüzüne çıkarılıyor. Bilim insanları 125 yıllık gizemden sonra dünyadaki unutulmuş ‘sekizinci harika’ olarak nitelendirilen Terasların yerini doğruladıklarını belirtti.
10 Haziran 1886 tarihinde Yeni Zelanda’daki Tarawera Dağı, tarihinin en büyük volkanik patlamalarından birini yaşadı. Dağın çevresindeki tüm alan volkanik döküntülerle tahrip oldu.
Bilim insanları, bu patlamanın sadece volkanın 10 kilometre güney batısındaki Rotomahana Gölü kıyısında bulunan dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen Yeni Zelanda’nın büyüleyici Pembe ve Beyaz Teraslarını yok ettiğini varsayıyorlardı.
Yakın zamanda bu büyüleyici manzaranın hepsinin kaybolmadığı, patlamadan dolayı gömülü olduğu ve potansiyel olarak arkeolojik bir kazı ile günyüzüne çıkarılabileceği söyleniyordu.
Beyaz Teras uzun zamandır varlığının küçük bir kısmını korurken bu yeni çalışma ile birlikte Pembe Teras’ın da en azından bir kısmının büyük Rotomahana Gölü’nün dibinde kalmış olabileceğini teyit etmek için ayrıntılı sualtı haritalaması kullanılıyor. Ancak maalesef bu güzel manzara hayatımızda tekrar görebileceğimiz bir şey değil.
Bir zamanlar var olduğu tahmin edilen bu Pembe ve Beyaz Teraslar, dünyanın en büyük iki silis (Kum, çakmaktaşı ve kuvars gibi silisyumun oksijenli bilişimlerine verilen ad.) tabakasının güneş ışığında göz kamaştıran ince taneli bir kuvartz tabakasıdır. Tarihsel kayıtlara göre, teraslardan biri sıra dışı bir inci beyazına diğeri ise birçok pembe rengi muhafaza eden renklere sahipti.
Göldeki karşılıklı eşsiz jeolojik yapılar, görülmeye değerdir. Ancak tarihi patlamadan sonra hem göl hem de teraslar büyük bir kratere hapsoldu. Zamanla krater oluşumu ile birlikte yeri bir zamanlar kaybolmuş olan gölün yeri su doldu.
1886 yılında Burton Brothers tarafından çekilen tarihi fotoğraflar, bölgenin büyük patlama öncesi ve sonrasını bizlere göstermektedir.
tnzr a 1474479 f0003 b 1
Yeni Zelanda’da GNS Bilim’de bir araştırma jeologu olan Cornel de Ronde, “1886 patlamasının Auckland’da ve Güney Adasında duyulduğu kadar şiddetli olduğu göz önüne alındığında terasların yıkılması hiç de şaşırtıcı değil.” dedi.
“Patlama, Tarawera Dağı’ndan ve gölün güneybatısında bulunan 17 km uzunluğundaki bir yarığı kapsıyordu.”
Uzmanlar Beyaz Terasların büyük ölçüde tahrip edildiğini düşünürken güncel araştırmacılar Pembe Terasların göl yüzeyinin altında saklandığını, en az 60 metre yükseldiğini ve tarihi patlamanın ardından beş kat daha fazla büyüdüğünü ileri sürdü.
Beş yıl önce toplanan veriler yeniden analiz edildikten sonra, araştırmacılar gölün yüzeyinin altına dair benzersiz bir bakış açısı geliştirdiler. Yeni geliştirdikleri görüşler Pembe Terasların tarihi fotoğraflarıyla da eşleşti.
Ronde, “Bulgularımızın tamamını birkaç yıl içinde yeniden inceledik ve terasların Rotomahana Gölü’nün yanındaki karada gömülü olabileceğini söyleyemeyiz.” dedi.
Başka bir deyişle, Pembe Teraslar az da olsa kısmen ayakta kalmış gibi görünmektedir. Ancak gölün altında olmaları gerekiyor kara altında gömülme olasılıkları çok düşüktür.
Araştırmacılar, yan tarama sonarları, sismik araştırmalar ve manyetik alanlar gibi modern teknolojiyle birlikte modern fotoğraflar ve haritalar kullanarak daha önce hiç görülmemiş bir ayrıntı derecesiyle göl tabanını çizdiler.
Daha da önemli nokta ise Spencer’ın fotoğrafları ve tarihi haritaları öncü jeolog ve kaşif Ferdinand von Hochstetter’inkiyle eşleştiriyor ve Pembe Terasların en azından bir kısmının, tüm bu yıllar boyunca unutulan bu gölün dibinde olduğunu gösteriyor.
Ronde 2011 yılında yayınlanan keşif hakkında, “Çoğu insan terasların tahrip olduğunu düşündü, neden olmasın? Manzarayı harap eden bu devasa ve inanılmaz patlama oldu. Ancak teraslar neden tamamen yok olmadı? Gerçekten dikkat çeken bulgu hiçbir yere gitmediklerini göstermemiz oldu.” diye konuştu.
Ronde, son zamanlarda göl kenarındaki arkeolojik alanın teraslar için kazılmaya çalışılması gerektiği yönündeki önerilere karşı olumsuz olarak yaklaşıyor.
Bu çalışma Yeni Zelanda Kraliyet Topluluğu Dergisi’nde yayınlanmıştır.
Kaynak: https://www.sciencealert.com/eighth-wonder-of-the-world-discovered-never-coming-back
Çeviri: Tuğba Aydın