Switch to the dark mode that's kinder on your eyes at night time.

Switch to the light mode that's kinder on your eyes at day time.

in

Bizi öldüren YİYECEK. Agresif yiyecek nedir?



Bizi öldüren YİYECEK. Agresif yiyecek nedir?

Akademisyen IR Pavlov, her besine belirli bir tür sindirim suyunun salgılandığını keşfetti; Sindirim süreci, gastrointestinal sistemin değişik bölgelerinde değişik ortamlarda (asidik yada alkali) ve değişik zamanlarda gerçekleşir.

Buna bakılırsa, alınan gıdalardan muhteşem sindirimi ve maksimum faydayı sağlamak için bir yiyecek esnasında minimum bir bileşen (mesela, tahıllar ve sebzeler, süt ürünleri ve sebzeler, et ve sebzeler) kullanılması önerilir.

Ortaçağ eseri Chjud-shi’de şöyleki okuyoruz: “Uyumsuz yiyecekler yiyecek zehir yiyecek gibidir. Balık sütle, meyveli sütle, balıklı yumurta ile; bezelye çorbası ve yoğurtlu tavukla uyumsuzdur. Bal bitkisel yağ ile uyuşmaz. Ekşi gıdalarda süt içmek, daha ilkin sindirilmemiş yenisini almak olanaksız. Egzotik ve yabancı besinler de zehirlidir. ”

Akademisyen AM Ugolev, türlerin beslenmesi, sindirim ve mikrofloranın yanı sıra bağırsak hormonal sistemi hakkında bir kuram geliştirdi. Bu çalışmalara bakılırsa, insan sindirim sistemi, vücudun sindiremediği ve bu yiyecekler yabancı yada değiştirildiğinde sindiremediği bazı yiyecekleri sindirecek şekilde uyarlanmıştır. Netice olarak, çağıl insanoğlunun en büyük belalarından önde gelen dysbacteriosis ve komplikasyonları, kronik hastalıkları gelişir.

Son yıllarda epigenetik bilimde hızla gelişmiştir. Bu bilim, çevresel faktörlerin insan genleri üstündeki pozitif yönde yada negatif etkilerini (DNA’ya dokunmadan) inceler.

Epigenetiğe bakılırsa, bu faktörler genomu etkilemeden insan kalıtımını mühim seviyede etkisinde bırakır. Bunlar çevresel, psikojenik, elektromanyetik alan ve benzeri birçok faktörü ihtiva eder. aiddir. Sadece insan sağlığını etkileyen en mühim dış unsur gıda faktörüdür.

Epigenetik bir bakış açısına bakılırsa, doğru beslenme zayıf genleri güçlendirebilirken, yetersiz beslenme kuvvetli genleri zayıflatabilir.

Seneler ilkin beslenmedeki temel mesele, organik bileşenlerin alımındaki hatalar, şu demek oluyor ki bunların fazlalığı yada eksikliği, dengesiz olması ve mahalli olarak alınmamasıydı (ortaya çıkan fermantasyon ve çürüme ürünleri vücutta zehirlenmeye niçin oluyor). Son yıllarda, insanlık daha küresel ve ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldı – agresif yiyecek.

Yiyecek bir insan için bir enerji deposudur ve yaşamını sağlar. Yediğiniz yiyecekler, güneş enerjisi, vitaminler, makro ve mikro besinler açısından varlıklı olmalıdır, böylece her hücre düzgüsel emek vermesi için kafi gıda alır. Aksi takdirde bu hücre yavaş yavaş yok olacak ve bu süreç, tek bir hücre değil tüm organizma olduğundan çeşitli hastalıklara ve zaman içinde erken yaşlanmaya yol açacaktır.

Bu kolay ilkenin reddedilmesi, insanoğlunun işe yarar yerine lezzeti tercih etmesi, bir tek sıhhat değil, bununla beraber finansal – ticari besin yada agresif besin olan devasa bir endüstrinin gelişmesine kuvvetli bir ivme kazandırdı.

Motive edici faktörlerden biri, artan dünya nüfusu sebebiyle organik besin eksikliğidir. Tüm bu faktörler, işadamlarını yeni yiyecek kaynakları aramaya motive etti. Bu tür yiyeceklerin kullanımı, endüstriyel olarak işlenmiş gıdaların yükselişiyle 20. yüzyılın sonlarında – 21. yüzyılın başlarında – yaygınlaştı.

Ucuz, düşük kaliteli yiyecekler bir çok insanoğlunun yiyecek sepetlerinin büyük bir bölümünü kaplamıştır. Tüm organik ürünlerin yararlı olmadığı göz önüne alındığında, bu suni gıdanın neticelerini kestirmek zor değildir. Endüstriyel besin tek bir amaca hizmet eder – şeker, tuz, yağ ve kimyasalların eklenmesiyle iştahın artırılması ve buna bağlı olarak bu tür gıdaların sürdürülebilir kullanımı.

Bu tip ojenin tehlikeleri nedir?

Birincisi, oldukca aşamalı bir işleme fırınından geçtikleri için canlı enerjiden mahrumdurlar. Ek olarak bu gıdalar ucuz, düşük kaliteli ve hatta yararsız hammaddelerden yapıldığı için insan doğasına yabancı maddeler ihtiva eder ve bir çok durumda toksik tesirleri vardır.

Şu anda, toksinlerin ana kaynaklarından biri yiyecek ve içecekler için “atık” plastik kaplardır. Ftalatları ve bisfenolleri endokrin, sinir, üreme ve bağışıklık sistemlerini negatif etkileyerek diyabet, aşırı kiloluluk, kardiyovasküler ve onkolojik hastalıklara yol açabilir. Bisfenol A, yapısı gereği hanım cinsiyet hormonunun bileşik bir analoğudur ve plastik kaplarda, şişelerde ve bebekleri beslemek için kullanılan şişelerde bulunur. Devamlı yiyecek ve suya sızan bileşik östrojenin etkilerinden kaynaklanabilecek problemler:

– Meme ve prostat kanseri

– Erken erişkinlik

– Kısırlık

– Aşırı kiloluluk

– Düşüklerin sayısında artış

– Diyabet

– Hiperaktivite

– Bağışıklık bozuklukları vb.

Avrupa’da ve öteki ülkelerde, bir takım üretici, bebek maması kapları üretiminde plastiği çoktan terk etti. Devletimizde bu iş üstünde denetim olmadığı için doğru seçimi yapmalı ve evlatları, bilhassa bebek ve ergenleri bu beladan olabildiğince korumalıyız.

Agresif yiyecekler, yaygın olarak kullanılan ve tırnak ısıran ürünler olarak kabul edilen trans yağları ihtiva eder. Bu bileşik yağlar günlük gıdaların çoğunda bulunur: margarinler, rafine bitkisel yağlar ve bunlara dayalı tüm yiyecekler (unlu ürünler – kekler, turtalar, pizza, waffle, kraker, şeker vb.; Ketçap, mayonez, cips, patlamış mısır, tüm fast-food yiyecekleri).

Trans yağlar, yüksek ve düşük yoğunluklu lipoproteinlerin oranlarını değiştirerek, transmembran proteinlerin (reseptörler) aktivitesini bozarak, hormonlarla etkileşimlerini bozarak, sinyalleri ileterek ve gıdaları hücreye taşıyarak kardiyovasküler hastalık riskini mühim seviyede artırır.

Fosfolipidler bağışıklık hücreleri için hammadde olduklarından, iltihaplanma süreçlerinin biyokimyasal seyri bozulur ve kronik irin gelişir, pankreasın insüline duyarlılığı azalır, aşırı kiloluluk ve onkolojik hastalık riski artar.

Tüm besin ürünlerini etkileyen toksik kimyasal besin katkı maddeleri içinde boyalar, koruyucular, kıvam arttırıcılar, tat arttırıcılar, tatlandırıcılar vb. Yer alır. aiddir.

Bu maddelerin bir kısmına yasal ilaçlar bile deniyor ve bu da bir bağımlılık yaratıyor. Evlatları su ve çay yerine tatlı ve renkli içeceklere, ev yiyecekleri yerine sosis-döner-şala, organik tatlılar-meyve yerine pasta-şeker-kek-sukharik’e çeken bu maddelerdir.

Ne yazık ki kafi gıda ve gıda alamayan bir çocuk, harcamaları kendisine ilişkin olmak suretiyle büyür, sadece maalesef sıhhatli değildir. Yaygın çocukluk çağı saldırganlığı ve hiperaktivite, alerjiler açıkça besin faktörü ile ilişkilidir.

Çağdaş insan oldukca yiyor, sadece doygunluk olmuyor – bunun sebebi, vücudun lüzumlu bileşenlerle sağlanmayan kıymetli bileşenleri aramasıdır (mesela, belirli mikro besinlerin eksikliğinin tatlılar için açgözlülüğe yol açmış olduğu; aşırı kiloluluk, metabolik sendrom vb. İle sonuçlandığı bilinmektedir).

Pek oldukca besin takviyesinden biri, tat arttırıcı olan sodyum glutamattır (E-621). Glutamik asit vücutta sentezlenir ve sinir sisteminin aktivitesine katılır. Organik glutamik asit deniz yosunu, pancar, peynir, mantar ve domateslerde bulunur.

Geçen yüzyılın başlangıcında, Japonya’da glutamat sentezlendi ve bu besin takviyesi kısa sürede gelişmiş ülkelere yayıldı. Süratli yayılmasının sebebi nedir? Her gıdanın tadını iyileştiren ve zenginleştiren bu kristal toz, “sözde besin” üreticilerinin bir numaralı yardımcısı haline geldi. Böylece:

– glutamat dildeki tat reseptörlerini köreltir, organik tadın alınmasını, beyne geçişini engeller ve glutamat içermeyen yiyecekler aslına bakarsanız tatsız, tuzsuz, kokusuzdur; Netice olarak, her bir yiyeceğin tadını iyileştirme ihtiyacı vardır (bilhassa çocuklarda evde pişirilen yiyecekleri reddetmenin ana sebebi ve paketlenmiş yiyeceklere eğilim). Glutamat pek oldukca gıdada vücuda büyük miktarlarda girmiş olduğu için sinir sistemini tahriş eder, hiperaktiviteye niçin olur, hormonal dengeyi bozar ve ileride aşırı kiloluluk, alerjik reaksiyonlar, DNA ve retina hastalıklarına neden olur.

– düşük kaliteli ürünlerden (hasta yada ölü hayvanlardan elde edilmiş et, yine yine çözdürülen et, çürük meyve ve sebzeler, solucanlarla enfekte olmuş tahıllar, vb.) düzgüsel tat ve görünüşte yiyecekler elde etmek için kullanılır.

Mesela her insanın sevilmiş olduğu ketçapların (mayonez, sosis, eritilmiş peynir) hazırlanışına bakarsak, ketçap adı altında kimyasal boyalarla boyanmış, nişasta ile koyulaştırılmış, trans yağlarla zenginleştirilmiş, glutamat ile tatlandırılmış oldukca leziz bir kimyasal ürün bulunduğunu görürüz.

Marketlerde satılan ve günlük olarak kullanılan ürünler içinde neredeyse asla katkı maddesi bulunmamakta ve besin kimyası (yada kimyasal besin) hepsine aittir. Tüm bu yiyeceklerin organik alternatifleri var, bir tek bu alanda eğitim almanız ve birazcık acı çekmeniz gerekiyor. Ve biz ve çocuklarımız dolu olsalar bile yarın sıhhatli olacak mıyız? Yanıt bizlere bağlı.

Yazı Biyolojik Tıp Kliniği tarafınca gönderildi

www.biolojitababat.azca

.





Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.

You May Also Like:  Osmanlı Tarihinde Yaşanmış İlginç Olaylar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Çocuk sakin, konuşkan ve tek başına oynuyorsa …

Doğum ayının sıhhat üstündeki tesiri – Kim daha uzun yaşar?

Back to Top