in

Bilincin Anahtarı Beynimizde mi Yatıyor? Son zamanlarda yapılan


Bilincin Anahtarı Beynimizde mi Yatıyor? Son zamanlarda yapılan araştırmalar, bilimin bilinci tanımlayabileceği görüşünü desteklemektedir. Bilincin daha iyi anlaşılması, potansiyel olarak geniş faydalar sağlamakla birlikte bir çok tehlikeleri de  barındırmaktadır.

İki bölümlük bu makale dizisinin ilkinde Seán Duke,  bilinci, bilincin  beynin içinde bulunduğuna inananlar için  – bilimsel  ve felsefi olarak inceliyor .

Bilinç: Her birimizin düşündüğü ve kendimizin farkında olduğu o mucizevi ve gizemli süreç . Bilinç, Fiziksel beynin içinden mi yoksa onun dışındaki gizemli bir şeyden mi kaynaklanıyor? Beyin tarama çalışmaları, çoğu kişiyi cevabın kafamızın içinde olduğuna ikna etmiş durumda.

Bilinç, eski çağlardan beri büyük düşünürleri büyüledi. MÖ beşinci yüzyılda Sokrates, zihnin ve bedenin farklı maddelerden oluştuğu fikrini ortaya atmıştır. Aydınlanma çağında Fransız filozof René Descartes  , zihnin bedenden bağımsız olduğunu düalizm fikri ile  güncellemiştir.

Zihnin bizden bir şekilde ayrı bir gizemli varlık olduğu fikri – bu metafiziksel fikirdir  –  günümüze kadar etkili olmaya devam etmektedir. Bilimin  bilinci ölçmek için hiçbir yolu olmadığından , felsefi alandaki  çalışmalar  son zamanlara kadar ayakta kalmaya devam etmiştir.Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme gibi beyin tarama makinelerinin 2000’li yılların başında  kullanımı ile bu durum değişmiştir.

Bu güçlü tarayıcılar bilim adamlarının ilk kez kafamızın içine bakmalarını ve bilinç belirtilerini aramalarını sağladı. İnsanların sıra dışı ve diğer hayvanlardan üstün olduğu yaygın bir inanıştır, çünkü bizler bilinçliyiz ve kendimizin farkındayız.

Bununla beraber , oluşan kanıtlar şu anda  bilincin farklı seviyelerde de olsa hayvanlar aleminde de var olan bir durum olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, insanlar, bilinçli bir şekilde düşünme ve bu deneyimleri türümüzün diğer üyeleriyle ortak bir dil aracılığıyla paylaşma konusundaki eşsiz yeteneği açısından kesinlikle daha farklı bir konumdadır.

Ancak bilim adamları, öncelikle neden bilincin evrimleştiğinden veya bize ve diğer hayvanlara nasıl bir hayatta kalma avantajı sağladığından emin değiller. Yine de ,bize gerektiğinde daha yeşil otlaklara ilerlemek gibi çevremize uyum sağlama yeteneği sağladığına dair bir düşünceleri de mevcuttur.

Bilincin gelişmesi milyonlarca yıl aldı, bu yüzden bilim adamları bunun insan atalarımıza büyük bir hayatta kalma avantajı sağladığına inanmaktalar. Bilinci incelemek için önce tanımlanması gerekmektedir. Ancak bu , bilinçli bir deneyimin birçok yöne sahip olmasından dolayı zor olabilir.

You May Also Like:  WhatsApp geri adım sonrası hikayeler paylaştı

Sabah uyanırken ve uyandığımız gün için planlar yaparken aklımıza gelen bir sürü  düşünceler vardır.  Bir sanat eserine bakarken veya bir kitap okuduğumuzda ve şiir dinlediğimizde bunlara karşı içimizdeki derin bir yerde bize dokunan duygusal tepkilerimiz bulunmaktadır.

Bilinçli deneyimlerimiz subjekiftir, bireyseldir ve doğası gereği özeldir ve yakalanması, ölçülmesi ve incelenmesi  de çok zordur. Beyinde, dikkat etme yeteneğimiz gibi bilincin bazı yönlerinden meydana gelen nöro-kimyasal işaretleri bulunmaktadır.

Sinirbilimciler, çevredeki ilgimizi çeken şeylere dikkat etme eğiliminde olduğumuzu bilirler ve bu ölçülebilir. Bilincin diğer önemli bir yönü de hafızadır, çünkü zamanımızı, geçmiş ve bunun şimdiki zamanla nasıl ilişkili olduğunu düşünerek geçiririz. Anılardan kaynaklanan beyin aktivitesi de ölçülebilmektedir.

Yan Bilim

Buna rağmen, New York Üniversitesi  Felsefe ve Sinir Bilimi Profesörü David Chalmers da dahil olmak üzere bazı filozoflar, bilimin,  bilinci  incelemesi için hali hazırda uygun olmadığı düşüncesindeler.  Bilim, bilincin ne olduğunu bilmiyor, bu konudaki tartışma devam ediyor, bu yüzden ne aradığını bilmiyor ve onu ölçmek şöyle dursun ona erişemiyor bile.

Tufts Üniversitesi’nde felsefe profesörü  Daniel Dennett  , 1960’ların sonlarından beri bilinç üzerine çalışıyor ve konuyla ilgili önde gelen otoritelerden biri olarak kabul ediliyor. “Gerçekten bilincin ne olduğunun açıklanmasını istemeyen birçok insan var; gizemli kalmasını istiyorlar ”diyor. “Bilinç tek bir şey değildir. Bilincin kademeli olarak bir araya gelen bir dizi farklı özellikleri var. ”

Dennett, “Bir salyangozun bilinci, bir maymun veya kuşun bilincine kıyasla çok küçüktür, ki bu bizim bilincimizle [karşılaştırıldığında] çok daha küçüktür,” diye ekliyor .

Bilincin tek hücreli organizmalardan yavaşça evrimleştiği fikri, Dublin Trinity School Genetik ve Sinirbilim Doçenti  ve aynı zamanda “ Doğuştan Gelen  :Beynin Bağlantıları Bizim Kim Olduğumuzu  Nasıl Şekillendiriyor? ” kitabının da yazarı  olan Kevin Mitchell’ ın ilgisini çekmektedir.

Mitchell  , “Bakteriler veya amipler gibi tek hücreli organizmalardan çok hücreliliğe dönüştüğümüzü varsayalım.” diyor.   Peki ,  örneğin , bu onlara bir iş bölümü sağlamadan önceki duruma göre sahip olmadıkları neyi verir ? “. “Ve sonra bir sinir sistemi icat ettik: Bu, bir organizma için dünyada neler olduğunu bilmesine ve bir şeyleri yorumlamasına izin vermek açısından ne anlam ifade eder?”

Cevabı,  bilinçtir – sürekli artan bilinç seviyeleri, bilince sahip olan türlere açıkça hayatta kalma avantajları sağlar. Mitchell, bilincin gizemli olmadığını ya da metafiziksel olmadığını, ancak beynin yapısından doğal olarak ortaya çıkan bir şey olduğunu söylüyor.

You May Also Like:  Perseverance Mars’taki ilk hareketini gerçekleştirdi

Kırmızı Görme

Son birkaç on yılda bilimin , bilinci tanımlayabileceği görüşünü destekleyen pek çok sayıda araştırma yapıldı. Örneğin, sinirbilimciler, kırmızı gibi belirli renklere bakmanın, bir tarayıcıda da okunabilen beyin aktivitesi oluşturduğunu belirlediler.

Beyine daha karmaşık girdiler hakkında, özellikle de konuşulan dil konusu üzerine araştırmalar yapılmıştır. Bilim insanları, sadece insanlar konuşma dilini duyduğunda beynin içinde ne olduğunu araştırmakla kalmıyor, aynı zamanda anlamlı bir cümle üreten bağlantılı bir dizinin aksine,   rastgele kelimelerin bir araya getirilmesiyle beyin aktivitesinin nasıl farklılaştığını da araştırıyorlar.

TCD Sinirbilim Enstitüsü’nden Doçent Lorina Naci, beyin hasarı nedeniyle tepkisiz veya bitkisel  hayatta  olan hastaların bilinç düzeylerini inceledi. “Bilinçli deneyimlerle ilişkili olarak beyin aktivitesinin nöro-kimyasal işaretlerini ölçüyoruz” diyor.

“Algılara sahibiz, sesleri duyabiliyoruz ve görüntüleri görebiliyoruz ve bunlar korteksimizin duyusal   bölümünde işleniyor. Beyinde olan şey, farklı türde uyaranların, hesaplamaların ve düşünce parçalarının milyonlarcasının bir bileşimi gibidir. ”

Naci  , “Bilinçliliğin daha üst düzeyde anlaşılması önemlidir çünkü bu beyin hasarı olan insanların yaşamlarını iyileştirebilir,” diyor. Bu bağlamda, her hastada hangi beyin aktivitesinin “evet” ve “hayır” sözcükleriyle ilişkili olduğunu çözmeye çalışmak da anlam kazanmaktadır.

Beyin aktivitesi, tarama makinelerinde hastalara evet veya hayır yanıtlı sorular sorularak izleniyor, örneğin: evli misiniz; çocuklarınız var mı gibi sorular soruluyor. Bu, o kişi için evet ve hayır ile ilişkili beyin aktivitesinin saptanabileceği ve iletişimi kolaylaştırmak için kullanılabileceği anlamına gelmektedir.

Bu araştırma, geniş bir hasta grubu için potansiyel fayda sağlamaktadır. Yalnızca ABD’de, yılda  50.000-100.000 kişi bitkisel hayata giriyor ve bilinçleri kapanıyor. Yine de bitkisel durumdaki her beş kişiden birisinin bilinci daha iyi durumda olan bir farkındalığına sahiptir.

Hastaların aileleri, hastaların herhangi bir şey duyup duymadıklarını, dili anlayıp anlamadıklarını veya işleyen bir hafızaları olup olmadığını bilmek istiyor. Bulgular dikkate değer.  Naci’nin 12 yıldır bitkisel  hayatta olduğunu söylediği bir kişinin bilinçli olarak farkında olduğu ortaya çıktı. Sevdiklerinin bilinçli olduğunu öğrenmek aileler için bir rahatlık sağlamaktadır ve bu hasta yakınlarının ve sağlık personelinin onlarla etkileşiminde değişiklik yaratır.

Duyabilirler, konuşulanları anlayabilirler ve zamanla dikkatini verip duygusal olarak tepki de verebilirler. Naci “Gerilimi hissediyorlar ve filmlerdeki duygusal olayların akışını geri kalanımız gibi takip ediyorlar,” diye ekliyor.

You May Also Like:  700 milyon LinkedIn verisini çalan hackerdan pişkin açıklama!

Duygusal içerik

Naci, bilinç seviyelerini take a look at etmek için hastanın yatağının yanına bir aygıt ile taşınabilen bir teknoloji geliştiriyor. Ünite, bir movie de  gösterilen duygusal içeriğe gösterilen tepki gibi olan tepkileri  , hastanın işaret ve orta parmaklarındaki küçük ter dalgalanmalarını ölçerek çalışıyor . Hasta filmin anlatısını takip edebiliyorsa, dolaylı olarak bir hemşire veya doktorun ailesi hakkında söylediklerini de takip edebilir . Naci’nin araştırma çalışmaları, ileri demans veya kilitli kalma sendromu nedeniyle “yanıt vermeyen” hastalar için de önem taşımakta.

Naci  , bilinç araştırmaları etik onayı almak üzere St James’s Hastanesinden danışman nörolog Colin Doherty ile çalışıyor. Daha fazla bilgi edinmek istedikleri en önemli konulardan birisi , bitkisel hayatta olan bireyler için hastalığın seyrinin ve sonucunun öngörülebilirliğinin ne olduğudur. Komadaki insanlarda hangi  belirtilere dikkat edilmesi gerektiği ve bu belirtilerin hastaların gelecekleri için ne anlam  edebileceği hakkında çok az bilgi mevcuttur.

Belki daha erken olabilir fakat Naci gibi sinirbilimciler, insanların zihninde meydana gelen pek çok bilinçli etkinliğini şimdiden yorumlayabiliyorlar. Bilincin, işleyen bir fiziksel beynin ürünü olduğuna, ancak bazı yönlerinin gizemli kaldığına inanıyor. Sinirbilimin bir kişinin beyninde olup biten her bilinç nüansını anlayabilmesi pek olası değil diyor. Yine de, bu alandaki bilim adamlarının amacının  bu olmadığını , yanıt vermeyen durumlardaki hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için bilincin bu yönlerini anlamaya odaklanmak olduğunu söylüyor.   Çoğu bilim gibi, daha iyi bilinç anlayışının, geniş yararlar sağlama potansiyeli vardır , ancak aynı zamanda tehlikeler de taşımaktadır. Naci, gelecekte kendini bilen, bilinçli, yapay olarak zeki sistemlerin mümkün olup olmayacağı konusunda kuşkulu, ancak dikkatli olmaya çağırıyor.

Naci, “Yapay zekanın etik kullanımı ve gerçekte ne yarattığımız konusunda önlem almamız ve fikir sahibi olmamız gereken noktadayız” diyor Naci.  ” Fakat  ,  bilinci olmasa bile  , yapay zeka ile daha karmaşık sistemler oluşturdukça, oluşan bu durum  insan yaşamını etkilemek için çok fazla güce sahip olacaktır.”

Bilincin Anahtarı Beynimizde mi Yatıyor?

Kaynak: https://www.irishtimes.com/

Bilincin Anahtarı Beynimizde mi Yatıyor?

Çeviri: İbrahim Özkaraca

Dikkat: Sitemiz herkese açık bir platform olduğundan, çox fazla kişi paylaşım yapmaktadır. Sitenizden izinsiz paylaşım yapılması durumunda iletişim bölümünden bildirmeniz yeterlidir.


Kaynak: https://www.bizsiziz.com/bilincin-anahtari-beynimizde-mi-yatiyor/

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Şevkat Yerimdar 2 ?? HD Türk Filmi

Koronavirüs Sadece Ciğerlerimizi Değil, Beynimizi de mi Enfekte Ediyor?