“Bir kişinin sesi bloke edilmişse, bu onun söyleyecek önemli bir şeyi olduğu anlamına gelir, ancak ya korkmuştur ya da buna izin verilmemiştir ve sonuç olarak, kendini bloke etme süreci başlamış ve sesi boğulmuştur.”
Ünlü Belarus psikoterapisti Inessa Grigorieva, çoğu insan hastalığının psikolojik nedenleri hakkında konuştu.
Medicina.az’a göre, doktorun röportajı okuyucular için de ilginç olacak:
– Doktor, bugün hastaların yüzde kaçında psikosomatik hastalık var?
- Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre hastaların% 40’ında yanlışlıkla bir terapist gördükleri somatik hastalıklar var. Terapist şikayetleri dinler, tedaviyi protokollere göre yazar, her durumda hastanın herhangi bir şikayeti vardır. Hasta ayrılır, biraz iyileşir ve 1 yıl sonra aynı semptomlarla geri döner. Hasta, tedavilerin etkisizliğinden şikayet ediyor, doktorları değiştiriyor.
– Psikosomatik gruba hangi hastalıklar dahildir?
- 7 popüler vardır: arteriyel hipertansiyon, bronşiyal astım, gastrointestinal kolit ve ülserler, nörodermatit, kalp iskemisi, tiroid bezinin hormonal bozuklukları. Son yıllarda, listede alerji, bulimia, iştahsızlık ve bir dizi onkolojik hastalık yer alıyor. Şu anda, psikoonkoloji terimi ortaya çıktı.
– Tedavi işe yaramazsa terapist ne yapmalıdır?
- Hastayı bir psikoterapiste yönlendirin. Hastanın doldurduğu özel anket testleri, ölçekler vardır. Terapist, bu testlere dayanarak hastanın psikoterapötik tedavi de alması gerektiğini bilmelidir.
– O zaman çoğu hasta psikosomatiktir.
- Evet, psikosomatik olmayan çok az gerçek var. Doktora tezim tiroid kanserli hastaların psikoterapisi üzerineydi. O dönemde hastalığa radyasyonun neden olduğu düşünülüyordu. Neden aynı bölgede yaşayan tüm insanlar hastalığa yakalanmadı? Tiroid bezi, vücutta stres ve kaygıya yanıt veren ilk organdır. O bir kalkandır, bir koruyucudur. Strese dayanacak kadar güçlüyse vücudu bir kalkan olarak koruyacak, yeterince güçlü değilse vücudun işlevi bozulmuş olur. Hastalıklar insanlarda başlar.
– İnsanlar baş ağrılarından daha çok şikayet ediyor. Psikosomatik nedenleri nelerdir?
- Kronik baş ağrılarından muzdarip hastalara günün hangi saatinden sonra kafalarına ne yaptıkları sorulduğunda kesin cevapları yoktur. Sabah uyanmak gibi acıyor. Olmuyor. Beyin ve kafatası incelemeleri herhangi bir hasar göstermez. Bir hasta üzerinde çalışırken, çocukluk çağında psikolojik bir travma sonrası baş ağrısı çekmeye başladığı ortaya çıktı. Babası onu herkesin önünde azarladı. Bir süre sonra baş ağrısı durdu. Yıllar sonra, iş yerindeki bir toplantıda, liderliğin eleştirisi sırasında korkunç baş ağrıları yaşamaya başladı ve bu sefer acı durmadı. Nedeni: Çocuklukta psikolojik travmanın tekrarlaması, şaftın yeniden ortaya çıkması ve kişi bunu hatırlıyor. Bundan sonra adam, iş yerinde ve toplantılarda sık sık baş ağrıları nedeniyle bazı sorunlardan çekildi ve bu acıyı manipüle etmeye başladı.
Bir kadın 10 yaşındaydı ve ellerinde egzamadan muzdaripti. Evde kocası ve çocukları için bulaşıkları yıkadı. Eldivensiz çalışamazdı. 5 seanstan sonra kadının elleri doğruldu ve iyileşti. Diyorum ki: bak ne kadar iyi, derinlemesine temiz. Sevinmek yerine, “Evet, ellerim düz.” Dedi. Evleri, bulaşıkları, kıyafetleri şimdi yıkamak zorunda mıyım? O zaman kadının kronik ağrı ve yaralarından yararlanmaya alıştığını ve ailesinin dikkatini çekme imkanından mahrum kaldığı için mutlu olmadığını fark ettim.
– O zaman “bütün hastalıklar gergindir” sözü doğruydu.
- Evet. Vücuttaki her şey birbirine bağlıdır. Parmağınız ezildiğinde ağrı beyne gider. Tıpkı hastalıkların kökü zihinsel süreçler olabildiği gibi, bir takım psikolojik problemlerin kökü de bazı fiziksel komplikasyonlarda gizlenebilir. Hipokondriyak bir bozukluk var: hasta olduklarından, acı çekeceklerinden ve hatta kendi kendilerine teşhis edildiklerinden eminler. Bütün gün doktor, ilaç, tedavi arıyorlar. Öyle bir hastaya fizyolojik bir bozukluk olmadığını, bu hastalıkların arkasında hasta olma arzusu olduğunu açıklıyoruz. Bu tür insanlar, ailede ilgi ve bakım görmeyen “aşka aç insanlardır”. Doktora gelmeyi, muayene olmayı, bakılmayı, okşamayı, yatıştırılmayı severler. Çocukluktan beri içlerine sakladıkları ilgisizlikten dolayı açlıklarını ancak doktorda tatmin ederler. Psikologlar ve psikoterapistler de, insanların ebeveynlerinin yeterince ilgisini çekmedikleri için geliyorlar. Psikolog dikkatli, dinliyor, anlıyor ve önemsiyor. Bu, bir psikoloğun kişiliğinde, dışa dönük büyük ama içten içe kırgın bir çocuk olan bir kişi için bir ebeveyn arayışıdır.
– İnsan hayatı boyunca her zaman kırılır, kırılır, istediği tutumu görmez. Yani biri bizi incittiği için mi hastalanıyoruz?
- Kişinin geçmişte yakınları ile sorunları, çözülmemiş durumları varsa sırt ağrısı olabilir. Bel ağrıyorsa büyükanne ve büyükbabayla, sırt ağrıyorsa anne baba, göğsü ağrıyorsa karşı tarafla ve kişisel ilişkilerle ilgilidir.
Bir kişinin gözleri zayıfsa, dizleri ağrıyorsa ve bacakları ağırsa bu, olumlu bir gelecek görmediği ve çaresiz durumda olduğu anlamına gelir.
Ses susturulursa, önemli bir şey söylemek istedikleri veya korktukları veya izin vermedikleri anlamına gelir ve sonuç olarak kendini bloke etme süreci başlar.
Gastrointestinal ülserlerde kişi kendini içeriden yer, düşünce onu bozar ve kendini suçlu hisseder. Uyumazsa işini düzgün yapmamaktan ve bitirememekten korkar, hayatında bir şeyler istediği gibi gitmez.
– Böyle durumlarda kişi kendine yardım edebilir mi?
- Her şey yeni, derin ve eski değilse mümkündür. Ama o arifesi kaçırılırsa, bloklar uzun zaman önce döşenirse, bir insanın gücü ve bilgisi burada yenilmez. Bir profesyonele ihtiyacımız var. Bazen hastalar 2-3 seansta iyileşmek isterler. Sabırları yok. Ancak psikoterapi seansları 10-15 kez olabilir. Profesyonel bir doktor durumu doğru bir şekilde değerlendirir ve hasta birkaç seans için fazla sonuç vaat etmez.
